| Onunla Kutsal Topraklar'da tanıştım. Şüphesiz tanıdığım en bilge insandır. | Open Subtitles | قابلتة في أرض القداسة إنه بلا شك أكثر حكيم قابلته |
| Sen tanıdığım en nazik insansın ve geçmişimin hengamesini hayatına sokmak istemedim. | Open Subtitles | أنت ألطف رجل قد قابلته ولم أرد أن أجلب.. أزمات ماضيِي بحياتك |
| O benim arkadaşım. Bizim çocukların iğrenç barlarının dışında tanıştım onunla. | Open Subtitles | هذا صديق جديد، قابلته في خارج الحانة المقرفة التي يملكها الاولاد |
| Şimdiye kadar gördüğüm ve duyduğum kadarıyla en çok acıya maruz kalan insan. | Open Subtitles | لقد مر بتجربه من الألم والعذاب أكثر من أى شخص قابلته فى حياتى |
| Ama en mühimi de, o akşam neredeyse o güne kadar tanıştığı herkesten telefon, mesaj veya e-posta almıştı. | Open Subtitles | لكن الأهم هذه الليلة وصلها مكالمة ، رسالة ، أو بريد إلكتروني من تقريباً كل شخص قابلته على الإطلاق |
| Birkaç gün önce tanıştık ve bana çıkma teklif etti. | Open Subtitles | و قد قابلته منذ بضعة أيام و طلب مني موعداً |
| Nişanlandım ama sonra o kendini kaybetti... çünkü nişanlımla o gün tanışmıştım. | Open Subtitles | لقد خُطبت وبعدها أفزعها ذلك لأنّني قابلته للتّو، تعلم، في ذلك اليوم |
| Şimdiye kadar tanıdığım veya bundan sonra tanıyacağım kimseye benzemiyorsun. | Open Subtitles | أنت لست مثل أي شخص أعرفه أو قابلته أو سأقابله |
| Hayatım boyunca tanıdığım en inatçı en gıcık, en sinir bozucu insansın. | Open Subtitles | أنت أكثر الاشخاص عنادا ,وإزعاجا ,وإحباطا من أي شخص قابلته في حياتي |
| Şüphesiz ki beyefendi siz hayatımda tanıdığım en arsız kişisiniz. | Open Subtitles | بمجرد الانغماس في غريزة حب النفس بدون شك يا سيدي أنت أكثر الرجال كرماً قابلته في حياتي |
| Kocam hayatımda tanıdığım en zeki adamdır. | Open Subtitles | ان زوجى هو اذكى والمع رجل قابلته فى حياتى |
| Joe ile 13 yıl önce Londra'da Wormwood Scrubs yüksek güvenlikli hapishanesinin müebbet koğuşunda tanıştım. | TED | وقد قابلته قبل 13 عاماً في جناح المحكوم عليهم مدى الحياة في سجن وورم وود سكربس ذو الحراسة المشددة في لندن |
| Hayır, sanırım söylemedi. Gerçek bu. İlk ben tanıştım, ikisini de ben tanıştırdım. | Open Subtitles | الحقيقة هى اننى قابلته اولا' ثم قمت بتقديمه لها |
| Bu adam şimdiye kadar gördüğüm en aptal dahi, veya en zeki aptal. | Open Subtitles | ذلك الرجل إما يُعد أغبى عبقري أو أذكي غبي قد قابلته من قبل |
| Sadece tanıştığı en harika çocuk sen olduğun için mi seninle geliyor sanıyorsun? | Open Subtitles | هل تعتقد انها اتت معك لانك تعتقد بانك افضل واجمل شاب قابلته هــي |
| Böylece eninde sonunda tanıştık, nüans konusunda ona koçluk yaptım. | Open Subtitles | وفي نهاية المطاف قابلته ودربته على الفروق الدقيقة في اللكنة |
| 10 yıl önce onunla tanışmıştım ama babam olduğunu bilmiyordum. | Open Subtitles | قابلته منذ 10 سنوات لكن لم أكن أعلم أنه هو |
| - Onunla tanıştın. - Sence dengeli birisi miydi? | Open Subtitles | لقد قابلته بنفسك، هل يبدو مستقراً بالنسبة لك ؟ |
| Onunla ilk ve son kez 24 saat önce karşılaştım. | Open Subtitles | لقد قابلته للمرة الأولى والأخيرة منذ 24 ساعة |
| Neden sence Moskova'da tanıştığın ilk adam, kariyerinin en değerli ajanı haline geldi? | Open Subtitles | لماذا تظن أن أول شاب قابلته في موسكو أصبح رجلك الأول في مهنتك؟ |
| Köprünün altında karşılaştığım sarışın adam düşünecek fazla zaman bırakmadı. | Open Subtitles | الرجل الأشقر الذى قابلته على الجسر لم يعطينى وقت كافى للتفكير |
| Bu adamla nerede tanıştınız? | Open Subtitles | هذا الرجل، أين قابلته للمرة الأولى ؟ من أين جاء ؟ من هو ؟ |
| Onu en son bir vaftiz töreninde gördüm. | Open Subtitles | قابلته آخر مرة خلال اجتماع لطرد روح شريرة |
| Sanırım onunla Lodge'da tanışmıştık. Harika bir adamdı. | Open Subtitles | لقد قابلته بالمكتب بشكل عابر كان رجلاً رائعاً |
| Çünkü, benim tanışmış olduğum, kendi burnunu talimat olmadan bulamıyordu. | Open Subtitles | لأنّ من قابلته لا يستطيع لمس أنفه بدون إرشادات |
| Geçen hafta ona rastladım ve o özür dileyip ne kadar değiştiğinden bahsetti. | Open Subtitles | حسنا، قابلته في الأسبوع الماضي و أبدى إعتذاره الشديد و أنه قد تغير |