| Peki, ilk olarak ufak dediğin boşluk yaklaşık 1.5 metre kadardı. | Open Subtitles | حسنا، قبل كل شيء ما سميته فجوة كان بعرض 3 أقدام |
| Peki, ilk olarak, bundan sonra ne olacak? | TED | حسناً, قبل كل شيء, ما الذي سيحدث بعد ذلك؟ |
| Hepsinden öte O'nu seçme cesaretini bulmanızı umarak size özgür irade verdi. | Open Subtitles | وهبك إرادة حرة آملًا أن تجد الشجاعة على إختياره قبل كل شيء |
| her şeyden önce bildiğimiz tek şey General Langdon'un bir vatansever olduğu. | Open Subtitles | هناك شيء واحد نعرفه قبل كل شيء جنرال لانغدون كان رجلاً وطنياً |
| Dinle, ilk önce, çip'i onun bildiği tek yer olan, o havaalanında satacaksın, | Open Subtitles | اسمع, قبل كل شيء, ستبيع الرقاقة في المطار. المكان الوحيد الذي تعرف بأمره |
| - Birincisi, bu bir kartal kıyafeti. Maalesef elimde değildi. Fermuar eridi. | Open Subtitles | قبل كل شيء هذه بزة نسر و لسوء الحظ لا خيار لدي لقد تعطل السحاب |
| öncelikle, balığı kendim tuttum, ne de olsa ben bir balıkçıyım, anladın mı? | Open Subtitles | قبل كل شيء ، أصطاد السمك بنفسي لأني ، صياد سمك ، أتعلم؟ |
| Her şeyden öte yapmanızı istediğim şeyleri sorgusuz sualsiz yapın. | Open Subtitles | قبل كل شيء افعلوا ما أقوله لكم، بدون مناقشة |
| Bu arkadaş minnettar kalır ve her şeyden çok sevildiğini anlar. | Open Subtitles | وأعرف أن ذلك الصديق سيشعر بالامتنان والحب قبل كل شيء آخر. |
| İlk olarak cezai tazminatlara karşı sigortan yok. | Open Subtitles | قبل كل شيء أنت لست مؤمناً لأضرار إصابة العمل |
| Pekala, ilk olarak, ailem Ohio'da yaşıyor. | Open Subtitles | حسناً، قبل كل شيء والداي يعيشان في اوهايو |
| İlk olarak, bunun hiçbir anlamı yoktu ve ikinci olarak da, senle ben teşkilattaki geçmişimizi arkamızda bırakacağımıza dair anlaşmıştık. | Open Subtitles | قبل كل شيء لم أقصد شيئًا وثانيا وافق كلانا على ترك ماضينا في الوكالة خلفنًا |
| Size eğlenceli, mutlu bir yıl diliyorum, ama Hepsinden öte şarkılarla dolu bir yıl aşk şarkıları, tabi. | Open Subtitles | أتمناك بان تكون سنة مليئة بالبهجة مليئة بالسعادة، لكن قبل كل شيء. مليئة بالأغاني. |
| Artık bize biraz da olsa özgürlük, eşitlik ve Hepsinden öte bahsedilen birliği verme zamanları geldi. | Open Subtitles | لقد حان الوقت أعطونا بعض من تلك الحريّة قبل كل شيء الأخوة و المساواة |
| Bundan yarar sağlamak için neye ihtiyacımız var? her şeyden önce, kaynaklara ihtiyacımız var. | TED | ماذا نحتاج للاستفادة من كل هذا؟ قبل كل شيء نحن بحاجة إلى موارد. |
| CR: Peki, her şeyden önce tarih öncesinde yüksek düzeyde şiddet olduğuna dair kanıtlar çok tartışmalıdır, | TED | كريستوفر: حسنا, قبل كل شيء الدليل للمستويات العالية للعنف في عصر ما قبل التاريخ هو قابل للنقاش جدا. |
| İlk önce, Hardman'ın rekabet anlaşması hâlâ devam ediyor. | Open Subtitles | أولا ً و قبل كل شيء موضوع هاردمان لا يستطيع المنافسة مازال قائما ً |
| Çünkü ilk önce beni vuracaklardır. | Open Subtitles | لأنهم و قبل كل شيء سيقتلونني لو علموا حقيقتك |
| Birincisi, bunlardan 20 tane yapmış olman lâzım. | Open Subtitles | ، أولاً و قبل كل شيء تحتاج لـ 20 فكرة مثل ذلك |
| Birincisi, sen dünyayı olduğu gibi görmüyorsun. | Open Subtitles | قبل كل شيء أنت لم تشاهد العالم كما هو عليه |
| öncelikle geçen haftaydı sanırım, telefonumu açıp Uber randevusu ayarlamaya çalıştım ve uygulamayı bulamadım. | TED | قبل كل شيء ، أعتقد أنه في الأسبوع الماضي ، فتحت هاتفي وحاولت الحجز في التطبيق أوبر و لم أتمكن من العثور على التطبيق. |
| öncelikle, aşk bir güdüdür, temel çiftleşme güdüsü. | TED | قبل كل شيء ، انا فكرت ان الحب الرومانسي هو الدافع ، الدافع الأساسي للتزاوج. |
| Ama Her şeyden öte, birlikteliğimizi korumalıyız. | Open Subtitles | و لكن قبل كل شيء يجب أن نبقى متحدين |
| Efendim, işine her şeyden çok değer veren ve çalışkan birinin sizinle çalışması çok mu zor? | Open Subtitles | سيدي، هل من فرصة لرجل كادح ورجل مستعد لوضع العمل قبل كل شيء بالحصول على عمل لديك؟ |
| herşeyden önce, Ben--Ben sadece, senin adına çok sevindiğimi söylemek istiyorum. | Open Subtitles | قبل كل شيء.. أنا فقط.. فقط أريد ان اقول بأنني سعيد لك |