| Bence bir insan kendi ayakları üstünde durmaya teşvik edilmeli. | Open Subtitles | أعتقد بأن الرجل يجب أن يكون شجاعاً للوقوف على قدماه |
| İlk önce kafasını suya sokardı el bilekleri kelepçeliydi ve ayakları da tankın tepesine tutturulurdu. | Open Subtitles | كان ينزل برأسه أولاً إلى الماء بينما قدماه مقيدتان ومربوطتان بأعلى الزنزانة |
| Henry Tudor İngiltere'ye ayak bastığında öldürülebilir. | Open Subtitles | هنري تيودر ممكن أن يقتل في اللحظة التي تطأ قدماه إنكلترا |
| Bacakları ezilmiş, damarları ve sinirleri neredeyse tamamen kopmuş ve yine de tahrik oldum. | Open Subtitles | قدماه تحطمتا، شرايينه و أعصابه . . بالكاد دمروا، و مع ذلك كنت متحمسة |
| Ayağı İngiliz toprağına değer değmez Philleas Fogg'un tutuklanmasını istiyorum! | Open Subtitles | أُريدُ أن يعتقل فوج في اللحظه التي تلمس فيه قدماه الأرض البريطانيه |
| 0.05, bir hamamböceğinin bacaklarını birbirine sürtüğünde çıkardığı ses kadardır. | Open Subtitles | نصف ديسيبل أقرب الى صوت صرصور يفرك قدماه معا |
| Annesi ona nemli bir ek besini nerede bulabileceğini gösterdi ve onun ayaklarını bile ıslatmasına gerek kalmadı. | Open Subtitles | أرَتْه أين يأتي بإضافة هامّة لوجبته ولم تبتلّ قدماه حتى |
| Boynuna elektrik kablosu dolanmış ayaklarıyla tekme atıyordu. | Open Subtitles | كان سلك الكهرباء ذلك قد ترك أثراً غائراً في عـنقه، وكانت قدماه تركلان. |
| Önce kalkıp kaçmaya çalıştı ama ayakları incindiği için düştü ve güçlükle ilerledi. | Open Subtitles | حاول أن يقف و يجري. بالطبع، قدماه كانتا متضررتين. أعني، لقد سقط ببساطة وزحف. |
| Hayır, ayakları çamurla kaplıydı ama geri kalanında yoktu. | Open Subtitles | كلا، قدماه كانتا مغطاتان بالطمي، ولكن ليس بقية جسده. |
| En sonunda, önünü kesmek zorunda kaldım oğlumun ayakları büyüyebilsin diye. | Open Subtitles | في النهاية، اضطررت لقص مقدمته حتى تتمكن قدماه من النمو |
| Mıknatıslı ayakkabısı sayesinde de ayakları güzelce yapışmış oluyor tabii. | Open Subtitles | فوق القطار إلى المطبخ. هناك، قدماه قامت بتثبيته، الشكر للأحذية المغناطيسية، |
| Onun ayakları sürekli ağrıyor. | Open Subtitles | قدماه مصابة بالقرح في مُعظم الأوقات |
| Bu yüzden ikiniz ve bugün bu eve ayak basan herkes sorgulanacak. | Open Subtitles | و لهذا أنتما الاثنان و كل من تعدت قدماه عتبة هذا المنزل اليوم سيحتجز من أجل التحقيق |
| Bu sefer, Londra'ya bir kez olsun ayak basmış birini göndersinler. | Open Subtitles | تأكدي من إرسالهم لشخص وطأت قدماه أرض لندن قبل اليوم |
| Ay'a asla bir Goldwing ayak basmayacak. | Open Subtitles | لا أحد من عائلة كولدوين ستطأ قدماه سطح القمر |
| Bacakları ezilmiş, damarları ve sinirleri neredeyse tamamen kopmuş ve yine de tahrik oldum. | Open Subtitles | قدماه تحطمتا، شرايينه و أعصابه . . بالكاد دمروا، و مع ذلك كنت متحمسة |
| Peki, anlıyorum. Bacakları kopan adamdan sonra listeye sizi yazıyorum. | Open Subtitles | إنّي أفهمك، سأضعك خلف الرّجل الذي انقطعت قدماه. |
| Bacakları gayet iyi. | Open Subtitles | أما قدماه فعلى ما يرام أعد هذه لمكانها |
| Ayağı buz gibi soğuk. Parmağını oynatabiliyor musun Nick? | Open Subtitles | قدماه باردة كالثلج نيك، هل يمكنك هز أصابعك ؟ |
| Ve Ayağı bir tümseğe takıldı. | Open Subtitles | ...قدماه كانتا متدليتان على الحافة ...وقد هل سقط؟ |
| İyi haber,o emekli oldu, çünkü eğer emekli olmasaymış, karısı onun bacaklarını kıracakmış. | Open Subtitles | والشيئ الجيد أنه تقاعد لأنني سمعت أن زوجته ستكسر له قدماه إن لم يفعل ذلك |
| Bacaklarında sargı var. Ön bacaklarını göremiyorum. | Open Subtitles | لقد وضع ضمادات عليه ليس بإمكاني رؤية قدماه. |
| Onun ayaklarını kesen sen değildin. | Open Subtitles | نعم أنت لم تر قدماه وهي تقطع |
| Kanlı Cellat, Londra'nın vebalı sokaklarında iri kemikli ayaklarıyla yürüyordu. | Open Subtitles | سار الجلاد على قدماه العظميتينالقاسيتين.. في شوارع (لندن)، الموبوءة بالطاعون |
| Böylece bir ünvan sahip oluyorum aya ilk basan adam gibi. | TED | ولي الان لقب يشبه لقب اول رجل تطأ قدماه القمر |