| Yatak odamda dokununca kımıldayan tek şey oydu. Merak etme, Alan. | Open Subtitles | ذلك كان الشيء الوحيد في غرفة نومي الذي يتحرك عندما ألمسه |
| Bu işle ilgili tek sevdiğim şey oydu. | Open Subtitles | لقد كان الشيء الوحيد الذي أحبه بهذا العمل |
| Stres altındayken beni tek rahatlatan şey oydu. | Open Subtitles | كان الشيء الوحيد الذي يهدئني عندما أكون متوتر |
| Kendime sakladığım tek şey buydu. | Open Subtitles | ذلك كان الشيء الوحيد الذي احتفظت به لنفسي |
| Ama yapılması gereken en mâkul şey, buydu galiba, değil mi Yüzbaşım? | Open Subtitles | لكننى أظن أن ذلك كان الشيء اللائق فعله هه.. كابتن ؟ |
| Belki senden vazgeçmenin yapmak zorunda olduğu en zor şey olduğunu söylemek istiyordur. | Open Subtitles | ربما تريد أن تقول لك أن تركك كان الشيء الاصعب الذي اقدمت عليه في حياتها. |
| Stres altındayken beni tek rahatlatan şey oydu. | Open Subtitles | كان الشيء الوحيد الذي يهدئني عندما أكون متوتر |
| Benim için anlamı olan tek şey oydu. | Open Subtitles | هو كان الشيء الوحيد الذي يعني شيئا لي |
| Bence Eric'in Todd'tan... iyi yaptığı tek şey oydu. | Open Subtitles | اعتقد انه كان الشيء الوحيد الذي |
| ...çünkü senden bana kalan tek şey oydu | Open Subtitles | لأنه كان الشيء الوحيد... الذي كان يذكرني بك |
| Onu dışarıda tutan tek şey oydu. | Open Subtitles | كان الشيء الوحيد الذي يمنع دخوله |
| Söylediğim tek gerçek şey oydu. | Open Subtitles | كان الشيء الحقيقي الوحيد الذ قلتهُ لك. |
| - Yapılması gereken şey oydu. | Open Subtitles | هذا كان الشيء الصحيح الذي يجب فعله. |
| Elinde kalan tek şey oydu. | Open Subtitles | كان الشيء الوحيد المُتبقي له |
| Elimde kalan tek şey oydu. | Open Subtitles | .كان الشيء الوحيد المتبقي لي |
| Çünkü sevdiğimden emin olduğum ilk şey buydu. | Open Subtitles | لانها كان الشيء الاول الذي كنت متأكداً بأني احببته |
| Biz çocukken hafta sonları yapacak tek şey buydu. | Open Subtitles | أتذكر حين كنا أطفالاً كان الشيء الوحيد الذي نفعله في العطل |
| Özür diledim, zor oldu, ama yaptığım en doğru şey buydu ve günün sonunda, kendimi çok iyi hissettim. | Open Subtitles | لقد إعتذرت لقد كان صعباً، لكنه كان الشيء الصحيح وفي نهاية اليوم شعرت بشعورٍ جيد حيال الأمر |
| Yapılacak tek şey buydu, Scully. | Open Subtitles | هو كان الشيء الوحيد ليعمل، سكولي. |
| Gidip onu almanın doğru şey olduğunu sanmıştım. | Open Subtitles | اعتقدت أن الذهاب لأحضاره كان الشيء الصائب |
| Gidip onu almanın doğru şey olduğunu sanmıştım. | Open Subtitles | اعتقدت أن الذهاب لأحضاره كان الشيء الصائب |