konuşmaya gittim, ama El Feneri'ne olanlar onu çok kızdırmıştı. | Open Subtitles | ذهبت لأتكلم معها لكن ماحدث لجريدة التورتش جعلها متوترة جداً |
Şu Bennett götüyle konuşmaya. | Open Subtitles | سأذهب لأتكلم مع ابن العاهرة بينيت لأنه يعلم |
Aslında buraya sizin, radyoya yaptığınız ziyaret için konuşmaya geldim. | Open Subtitles | وأنا هنا لأتكلم معك عن زيارتك لمحطة الراديو |
Bana bir dakika izin verirsen dün gece burada kalmayan bu kadınla konuşmam gerekiyor. | Open Subtitles | مرحباً، أنا آسف، أيمكنك أن تمهليني دقيقة لأتكلم مع هذه المرأة التي، بالمناسبة، لم تمضي الليلة هنا |
Bu çocuklara konuşma yapmak için 1 saatliğine oraya götürülmüştüm. | TED | لقد كنت قد أتيت لأتكلم لهؤلاء الأطفال لمدة ساعة.. |
Konuşacak doğru insanı bulmalıyım. | Open Subtitles | أحتاج فقط أن أجد الشخص المناسب لأتكلم معه |
Geçtiğimiz yıl, laporoskopik cerrahinin temelleri hakkında Konuşmak için Latin Amerika'da ve Çin'de bulundum. | TED | في السنة الماضية ذهبت إلى أمريكا اللاتينية وذهبت إلى الصين، لأتكلم عن أساسيات جراحة تنظير جوف البطن. |
Sadece şunu alıyorum. Herkes gidebilir. Gidip sokaktan birkaç çocukla konuşacağım. | Open Subtitles | أنا سأَذهب لأتكلم مع بعض الأطفال في الشارعِ أَرى شيئا ما هنا ذلك لطيف جداً |
- Güzel, güzel, çünkü tarihi açıdan bakarsak Afro-Amerikan kadınlarla konuşmaya gelince çok kötüyüm. | Open Subtitles | جيد جيد لأن كما تعلم من الزاوية التاريخية لأنني مثل النعناع البري لأتكلم كلام قاسي مع النساء الأفريقيات الأمريكيات |
Birazdan ayıların ilk görüldüğü yerdeki restoranda çalışan bir kadınla konuşmaya gideceğim. | Open Subtitles | ربما انا في طريقي الان لأتكلم مع المرأة التي تعمل في المطعم عندما ظهرو اول مرة |
Bana bir fikrinden bahsetmişti. Onunla bu konuda konuşmaya gitmiştim zaten. | Open Subtitles | عرض عليّ قصة، وذهبت إلى هناك لأتكلم معه |
Bu gün sadece buraya bir tek şeyi konuşmaya geldim. | Open Subtitles | لقد اتيت اليوم لأتكلم فى شىء واحد فقط |
- Buraya sadece onunla konuşmaya geldim. | Open Subtitles | -لقد أتيت إلى هنا فقط لأتكلم معه حسناً ؟ |
Yeni bir hesap hakkında seninle konuşmaya gelmiştim. | Open Subtitles | جئت لأتكلم معك حول الحساب الجديد وأنت لم تكن هنا ، لذا... |
Peki. Buraya... Buraya seninle konuşmaya geldim. | Open Subtitles | حسنا انا هنا ، انا هنا لأتكلم معك |
Bak... buraya çocuk için konuşmaya geldim. | Open Subtitles | انظر.. انا هنا لأتكلم عن الطفل |
Dostum, böyle konuşmam için bana tonlarca para veriyorlar. | Open Subtitles | يا رجل، هم يعطونني كتل من النقود لأتكلم هكذا. |
Bak, um, bunun kulağa farklı geldiğini biliyorum ama bence buraya beni senle konuşmam için gönderdi. | Open Subtitles | أعرف أن هذا سيبدو غريباً للغاية ولكن أعتقد أنه لربما أرسلني إلى هنا لأتكلم معك. |
Bunu gerçekten anlayamam, ama o kızın yazıldığı tüm kulüplere yazılıp onunla konuşma cesaretimi toplamaya çalışırdım. | Open Subtitles | ,حسنا, أنا لاأستطيع أن أعلق على ذلك لكن ماسأفعله هو أني سأنضم إلى كل نادي هي فيه وسأستجمع قواي لأتكلم معها |
Konuşacak kimse yok, ...ya da duygularını paylaşabilecek biri. | Open Subtitles | لايوجد أحد لأتكلم معه أو مشاركة مشاعرك مع الأخرين |
Bugün, rahatsız edici bir soruyla ve onun aynı şekilde rahatsız edici cevabıyla ilgili Konuşmak üzere buradayım. | TED | أنا هنا لأتكلم عن سؤال مزعج وله اجابة تتساوى له بالازعاج. |
Herkes gidebilir. Gidip sokaktan birkaç çocukla konuşacağım. Bir şeyler görüyorum. | Open Subtitles | أنا سأَذهب لأتكلم مع بعض الأطفال في الشارعِ أَرى شيئا ما هنا ذلك لطيف جداً |
Çünkü seninle Konuşmak için bir şans istiyorum... 82.Havayolundan aramama gerek kalmadan, gerçekten seninle konuşmalıyım... | Open Subtitles | لأنني أريد فرصة لأتكلم معك أتكلم معك حقا بدون أن تتصلي على الفرقة 82 المنقولة جوا |