| Sizin premonitions zorlamak için devam eden gayret ile kısa devre sürecine, kolay bir şekilde almak ve ne için? | Open Subtitles | مع غيرتك الجارية لإجبار رؤياكِ إلى عملية قصيرة تأخذين الطريق السهل ، ولماذا ؟ |
| Dayanıklı bir zihni işbirliğine zorlamak için Güc'ü kullanmak tehlikelidir. | Open Subtitles | استخدام القوة لإجبار عقل قوي للتعاون هو مخاطرة |
| Halkın arasına karışma yanlılarını insanlardan kan emmeye zorlamak için böyle yaptı. | Open Subtitles | وقام بذلك لإجبار المحافظين عن شرب الدماء ان يتغذوا على البشر |
| Bölümümüz artık Hanna'yı kan örneği vermesi için zorlama yetkisine sahip. | Open Subtitles | الآن القسم ،له الحق القانوني لإجبار هآنا على تقديم عينة من دمها. |
| Araştırmamıza yardım etmeleri için federal yetkililer bize tüm vatandaşları zorlama yetkisi verdi. | Open Subtitles | المفوضون الاتحادون منحونا صلاحيات واسعة لإجبار كل المواطنين على مساعدتنا في البحث |
| Yakalamıştık ama seni koz kullanarak babanı onu kaçırmaya zorladı. | Open Subtitles | كان لدينا معتقل، ولكنه استخدم سطوته لإجبار والدكِ للقيام بتهريبه |
| O çocukları, ailelerinden faydalanmak için kaçırdıklarını düşünüyoruz. | Open Subtitles | نعتقد بأنهم أختطفوا الأطفال لإجبار آباءهم على تنفيذ طلباتهم |
| Babam insanları onun için savaşmalarına zorlamak için asla sihir kullanmazdı. | Open Subtitles | لا، ما كان أبي ليستخدم السحر أبداً لإجبار الناس على القتال لأجله |
| Birleşik Devletler dış politikasını savaşa zorlamak için. | Open Subtitles | لإجبار السياسة الخارجية للولايات المتحدة للإستعداد للحرب مرة أخري |
| Bu adam, Başkan'ı savaşa zorlamak için Müslümanlara kumpas kurdu. | Open Subtitles | هذا هو الرجل الذي يورط المسلمون لإجبار الرئيس علي شن حرب أخري |
| Kadınlar Assange'ı HIV testi yaptırmaya zorlamak için polise gittiklerinde ifadeleri bir suç isnadının mümkün olduğu düşüncesini uyandırdı. | Open Subtitles | عِندما ذهبت السيدتان إلى الشُرطة لإجبار "أسانج" أن يأخُذ إختبار "إيدز"، شهادتهُم آثارت تساؤلات عن وجود إتهامات جِنائيّة مُحتملة. |
| Başkanı Batı Angola'daki savaşa zorlamak için. | Open Subtitles | لإجبار الرئيس بأن يحارب ويست أنغولا |
| 1965'de, Hanoi'yi görüşmelere zorlamak için büyük bir kederle pilotlarıma Kuzey Vietnam'ı bombalamalarını emrettim. | Open Subtitles | "في 1965... لإجبار هانوي للتفاوض... أمرتُ طيارين قواتيّ بقلبٍ مثقل |
| 1967'de, Hanoi'i görüşmelere zorlamak için ve yine büyük bir kederle pilotlarıma Pekin'i bombalama emri verdim. | Open Subtitles | "في 1967... لإجبار هانوي للتفاوض... ومرة أخرى بقلب مثقل، |
| Kardeşini öldürmesi için başkasını zorlamak için insanın çok özel bir çeşit korkak olması gerekir. | Open Subtitles | يحتاج الأمر نوعا خاصا من الجبناء لإجبار أحد آخر على قتل شقيقته يا (خالد). |
| Bilirsin, ilk kez Stalin Rusya'sında hainleri itiraf etmeye zorlamak için kullanılmıştı ve onlar da sevdiklerinin karşısına oturmuşlardı. | Open Subtitles | وتعلمون , للسخرية , فقد استُخدمت لأول مرة في ( روسيا الستالينية) لإجبار الخونة على الاعتراف بينما يجلسون مقابل الأناس الذين يحبونهم |
| Isenstadtları kürtaja zorlama konusunda teşvik eden bir hüküm kamu düzenine bir hakarettir. | Open Subtitles | (حكم تمكين آلـ(آيزنستاد لإجبار الإجهاض هو إهانة للسّياسة العامّة |
| - Elena, adam zorlama altında. | Open Subtitles | (إلينا) , إنه خاضع لإجبار ذهني. |
| Ajanlardan birim, kendi adamlarını hidroklorik asit tankına atarak öldürtmeye bile zorladı. | Open Subtitles | حتى انه ذهب أبعد من ذلك لإجبار وكيلا لقتل رجاله عن طريق خفض لهم داخل حوض من حمض الهيدروكلوريك. |
| Annen çipi yutsun diye bileklerimi kesmeye zorladı beni, biliyorsun değil mi? | Open Subtitles | تعرفين أنه أجبرني على قطع معصمي لإجبار والدتكِ على أخذ الرقاقة، أليس كذلك؟ |
| O çocukları, ailelerinden faydalanmak için kaçırdıklarını düşünüyoruz. | Open Subtitles | نعتقد بأنهم أختطفوا الأطفال لإجبار آباءهم على تنفيذ طلباتهم |