| Fakat mikrodalga teknolojisi, uyduların kullanımı ile kablosuz güç aktarımını çoktan mümkün kıldı. | Open Subtitles | لكن تقنيات الميكرويف جعلت هذا ممكنا لنقل الطاقة لاسلكية مع استخدام الأقمار الصناعية |
| Bunlarla bir şeyler yapmamız lazım. Ellerinde, kablosuz araçlar var. | Open Subtitles | علنيا مجاراة الفدراليين فلديهم أجهزة وميكروفونات لاسلكية خفيفة ومسجلات مصغرة |
| Dişine yerleştirilmiş küçük kablosuz vericiyi gördüğümde nasıl şaşırdığımı düşünün. | Open Subtitles | تصور مفاجئتي عندما وجدت آداة صغيرة لاسلكية مزروعة في ضرسه |
| telsiz sinyalleri. Yüz on sekiz derece, dört dakika, altı saniye doğu. | Open Subtitles | مجموعة إشارات لاسلكية ، 118 درجة أربع دقائق ، ست ثواني شرقاً |
| telsiz bağlantısı yok ve hava berbat. | Open Subtitles | ليست هناك اتصالات لاسلكية.. والجو سيء للغاية.. |
| Her birimiz belli bir Alman radyo kulesinden gelen mesajlara müdahale ediyoruz. | Open Subtitles | حسنٌ، كل واحد منا يعترض رسائل من برج محدد ألماني لرسائل لاسلكية |
| Uzun dalga radyo ışınıma hassas radyo teleskopları olacak. | TED | سيكون هناك مناظير لاسلكية حساسة للأشعة ذات الموجات الطويلة |
| Kilonuzu arkadaşlarınıza twitter aracılığı le gönderiyorsunuz ve onlar size çeki düzen veriyor. Artık kablosuz tansiyon aletlerimiz var. | TED | يمكن أن تبعث بوزنك على تويتر إلى أصدقائك ، لدينا أربطة لاسلكية لفحص ضغط الدم. |
| Ayrıca araçlarda farklı şekillerde ulaşabilen kablosuz ağda bulunmakta. | TED | وهناك أيضا شبكة لاسلكية في السيارة، التي يمكن الوصول إليها بالعديد من الطرق المختلفة. |
| Bu kırmızı nokta kablosuz sinyallerle öğrenciyi takip ediyor. | TED | هذه النقط الحمراء تتبعه باستخدام إشارات لاسلكية. |
| Bir kablosuz sinyali gökyüzüne iletirsiniz, bazı uçaklardan yansır ve size geri gelir. Bu sayede uçakları belirlersiniz. | TED | أنتم ترسلون إشارات لاسلكية للسماء، إنها تنعكس عن بعض الطائرات وتعود إليكم، فتبدأون بالكشف عن هذه الطائرات. |
| Ayrıca bu sistemleri düzenleyebiliyoruz, bunlar enerji kaynaklarına entegre edilip kablosuz iletim özelliklerine sahip olabilirler. | TED | يمكننا أيضاً هندسة هذه النظم، بحيث يمكننا دمج موارد للطاقة فيها، ولتملك قدرات نقل لاسلكية. |
| Biz de kendi kulelerimizi inşa ettik, kablosuz bir ağ yarattık ve Malawi'nin başkenti Lilongwe'deki hastanelerle bağlantısını kurduk. | TED | لذا بنينا أبراجنا الخاصة، وأنشانا شبكة لاسلكية والتي تربط العيادات في ليلونغوي، عاصمة ملاوي. |
| Görüntü diz üstü bilgisayara, oradan da kablosuz telefona aktarılmış. | Open Subtitles | الصورة تذهب إلى الجهاز المحمول ثم تخرج على خطوط هواتف لاسلكية |
| - İçinde kablosuz ağ sistemi yüklüdür. En yakın şebekeye otomatik olarak bağIanır. | Open Subtitles | لأن بها شريحه لاسلكية و تتصل أوتوماتيكياً بأقرب شبكة |
| Alarm ya da telsiz tarzı bir şeye ihtiyacımız var. | Open Subtitles | نحن بحاجة لجرس آلي أو أجهزة إتصال لاسلكية. |
| Mesele şu. Birkaç gece önce bir yerden, herhangi bir yer olabilir, bir telsiz sinyali gönderildi. | Open Subtitles | منذ ليالٍ مضت إشارةٌ لاسلكية بُعثت من مكان ما |
| İlk telsiz kol saati 1936'da Polonya'da yapıldı. | Open Subtitles | أول ساعة يد لاسلكية للتحدث صُنعت في بولندا عام 1930 |
| Her bir uydu sürekli olarak uzaydan telefonunuza ışık hızında giden radyo sinyalleri yollar. | TED | يبثّ كلّ قمر صناعي إشارات لاسلكية تقطع المسافة ما بين الفضاء وجهازك بسرعة الضوء |
| Kısa dalga radyo sinyali de mi yok? | Open Subtitles | ولا حتى إشارات لاسلكية قصيرة المدى إلى الآن؟ |
| Ellis, bunu yarın sen taşıyorsun. Dikkatli ol, radyo parçaları var. | Open Subtitles | إليس، أنت ستحملي هذا غدا حذار، بها أجهزة لاسلكية |
| Neyse, Avrupa'da Wi-Fi telefonlar var. | TED | على أي حال، في اوروبا لديهم هواتف لاسلكية |