| - Bunun da tesadüf olmasına imkân yok. | Open Subtitles | لا توجد وسيلة هذا هو من قبيل الصدفة آخر. |
| Burada kimsenin beş eli olmadığına göre bunların boşalmasına imkân yok. | Open Subtitles | الآن مالم كُلّ شخص هنا عِنْدَهُ خمس أيدي، لا توجد وسيلة ينبغي أن تكون فارغة بالفعل. |
| Oh, bunun için yeterince sarhoş olmamım imkanı yok. | Open Subtitles | أوه، لا توجد وسيلة أنا في حالة سكر كافية لهذا الغرض. |
| Y.Z.nin pencereler üzerinde kontrolü olmasının imkanı yok. | Open Subtitles | لا توجد وسيلة لالمؤقت لديها السيطرة على النوافذ. |
| Bunu neden yaptığını bilmenin Hiçbir yolu yok. | Open Subtitles | لا توجد وسيلة لمعرفة السبب الذي دفعها إلى ما فعلت |
| Oraya girebilmenin bir yolu yok. Çok denedim ama başaramadım. | Open Subtitles | لا توجد وسيلة أخرى لبلوغ ذلك بامكاني ذلك و أعتقد أن علي المحاولة |
| Kurtarma ekiplerinin yakın bir zamanda o otoparkı kazmalarına imkan yok. | Open Subtitles | لا توجد وسيلة لرجال الإنقاذ ليبحثوا في المرآب حالياً |
| Başka bir yol yok. Hepsi bu! | Open Subtitles | لا توجد وسيلة أخرى، هذه هي الوسيلة الوحيدة! |
| Güvenmek zorundayım çünkü nasıl işlere kalkışacağını öğrenmeme imkân yok. | Open Subtitles | سنثق بك لانه لا توجد وسيلة لمعرفة مالذي تفعلونه |
| Bu el yaşlı bombacısını hile yapmadığın sürece "Words With Friends"te yenmene imkân yok. | Open Subtitles | لا توجد وسيلة لتهزم بها هذا الرامي القديم في كلمات مع الأصدقاء إلا إذا غششت |
| Kyle'ın bunu alabilmesine imkân yok. | Open Subtitles | لا توجد وسيلة بإن "كايل" يمكنه أن يوفر ذلك. |
| Kumral saçlı bir güzelin onunla tuvalette birlikte olmasının imkanı yok. | Open Subtitles | لا توجد وسيلة أي جمال بني محمر ذي الشعر فعل سيئة في حمام مع أن المتأنق. |
| Bunu yapmanızın imkanı yok. Çok riskli. | Open Subtitles | لا توجد وسيلة لتفعلي هذا هذا الطريق خطر جدا |
| Cehennemde bir anlaşma yapmamın imkanı yok | Open Subtitles | لا توجد وسيلة في الجحيم أنني سأعمل على قطع صفقة |
| Emin olmanın Hiçbir yolu yok. İletişim koptu. | Open Subtitles | لا توجد وسيلة للتأكد يبدو أن الاتصالات قد توقفت للتو |
| Mal'in kendisi ya da Jordan olarak olsun, kendisi istemediği sürece seni öpmesinin Hiçbir yolu yok. | Open Subtitles | لا توجد وسيلة أن المال كما أي شخص، سواء كان ذلك في نفسها أو الأردن، لا توجد طريقة وقالت أنها ستعمل هناك قبلة لك إلا إذا أراد المال أن أقبلك. |
| Reaper'ı durdurmanın Hiçbir yolu yok, Eve. | Open Subtitles | لا توجد وسيلة لوقف الحاصد يا (إيف) |
| Kurşunu çıkarmanın kolay bir yolu yok. | Open Subtitles | ببساطة لا توجد وسيلة آمنة لإزالة هذه الرصاصة |
| Bu süreçteki ani bir değişikliği akla uygun bir şekilde açıklamanın bir yolu yok. | Open Subtitles | لا توجد وسيلة معقولة لشرح اي تغيير مفاجئ في الخطة |
| Bu kadar zamanda bir haber oluşturabilmeme imkan yok. | Open Subtitles | لا توجد وسيلة يمكنني بها من القيام بخبر |
| Ne yazık ki, bunun çevresinden de bir yol yok. | Open Subtitles | للأسف، لا توجد وسيلة للتغلب على هذا. |
| Hatta o kadar başarılıydı ki, bugün böyle bir kitabı tekrar yapmak mümkün değil. | TED | في الواقع، كان نجاحًا لدرجة أنه لا توجد وسيلة هذه الأيام لعمل كتاب مثل هذا. |