| O gülünç pembe önlükleri çıkar ve yapmak için doğduğun işe dön. | Open Subtitles | تخلصي من هذا الرداء الوردي السخيف وعودي للعمل الذي ولدت لتقومي به. |
| Hamilelik testini yapmak için onun gitmesini bekleyebilirdin. | Open Subtitles | كان بإستطاعتط الإنتظار حتى تغادر لتقومي بإختبار الحمل |
| Bu döngüyü kırmak ve bu bebek için harika bir şeyler yapmak için elinde bir şansın var. | Open Subtitles | لديكِ الآن فرصةٌ لكسر هذه الحلقة لتقومي بشيءٍ رائعٍ لهذه الطفلة |
| Görünüşe göre sırada bugün seni satış yapman için göndermeleri var. | Open Subtitles | حسناً ، بعد ذلك كما يبدو سوف يرسلونك إلى الخارج اليوم لتقومي ببعض المبيعات |
| Bozulmadan önce ona makyaj yapman için çağırdım seni. | Open Subtitles | لقد دعوتك لتقومي بمكياج له قبل أن يتفسخ . |
| Kesinlikle ve bu tür planlar yapmak için de çok gençsin. | Open Subtitles | صحيح. وأنتي صغيرة جداً لتقومي بمثل هذه الخطط |
| O zaman bu şekilde bir yolculuk yapmak için gerçekten cesursunuz. | Open Subtitles | إذاً, فأنتِ شجاعة فعلاً لتقومي برحلة كهذه |
| Evet. "Görevlerini yapmak için çok gerginsen... | Open Subtitles | نعم, قالت "اذا كنتِ قلقة للغاية لتقومي بواجباتك" |
| İş yapmak için kötü bir zaman seçmişsin, Vienna. | Open Subtitles | اخترتِ وقتًا سيئًا لتقومي بأعمالكِ يا (فيينا) |
| Bunu yapmak için hazır mısın? | Open Subtitles | هل أنتِ جاهزة لتقومي بهذا؟ |
| Bak, eğer Naomi seni bir tür satış konuşması yapmak için yolladıysa nefesini harcama. | Open Subtitles | إنظري ، إذا أرسلتك (نايومي) لتقومي ببيع ما . فيمكنك أن تحتفظي بكلامك |
| Bunu yapman için sana para ödüyor. | Open Subtitles | إنها تدفع لك لتقومي بذلك |