| Bu daha iyi. Kenardan kesiyor, böylece keskin uçlar oluşmuyor. | Open Subtitles | إنه أفضل أنه يقطع من الجانب لذا ليس فيه أطرافاً حادة |
| - böylece bize soru sorulmayacak. | Open Subtitles | لذا ليس هناك أسئلة. أتَعْرفُ كيف تفعل ذلك؟ |
| böylece doğru olan şeyi yaptığın konusunda kendi kendini yemen gerekmez. | Open Subtitles | لذا ليس من الضروري أن تُعذّبُ نفسك لفعل الشيء الصحيح |
| Takip edebileceğimiz çok bir şey yok yani. | Open Subtitles | و أحدهما لاذ بالفرار، لذا ليس .لدينا الكثير للإعتماد عليه |
| Ama artık verici falan yok, yani Citizen Z falan da kalmadı. | Open Subtitles | لكن ليس هناك المزيد من الأرسال لذا , ليس هناك المزيد من المواطن زي |
| Onlara dört sterlin vermemiz gerekiyor, O yüzden hiç nefes alamıyoruz. | Open Subtitles | يجب أن ندفع لهم أربعة جنيهات لذا ليس لدينا وقت نضيعه |
| Onlara dört sterlin vermemiz gerekiyor, O yüzden hiç nefes alamıyoruz. | Open Subtitles | يجب أن ندفع لهم أربعة جنيهات لذا ليس لدينا وقت نضيعه |
| İyi, o zaman konuşacak bir şey kalmadı değil mi? | Open Subtitles | حسنآ, لذا ليس هناك شىء أكثر لنا لنتكلم عنه أليس كذلك؟ أنت ما كان عندك أبدآ جندى بحرية خلفك |
| böylece herhangi bir hata ya da büyük bir yanlışlık olmasın. | Open Subtitles | لذا ليس هناك خطأ ذاً ليس هناك خطأ إجمالي |
| Evet, eğer arabana bilerek zarar vermeye çalışıyorsan öyle... böylece içine göçmüş bir ızgarayı açıklamak zorunda kalmayacaktın. | Open Subtitles | لذا ليس من الضروري ان تشرح كيفية تحطم حاجز سيارتك انظر السيد مونك وجد هذه المقالة |
| Evet, hastanede çalışan bir arkadaşım var, böylece kan testlerini beklemek zorunda kalmayacağız. | Open Subtitles | نعم، عندي صديق يعمل في المستشفى لذا ليس من الضروري انتظار اختبارات فحص الدم |
| Burada olduğun için mutluyum, böylece bunu tek başıma yapmam gerekmiyor. | Open Subtitles | , أنا سعيدة أنك هنا . لذا ليس من الضرورى أن أفعل هذا بمفردى |
| Onun için hiç tutuklama kararı çıkartmadım böylece polis'te hiç kaydı yok. | Open Subtitles | لم أقدّم تقرير اعتقال عنه أبداً لذا ليس لديه سجلّ شرطة |
| Paraya ihtiyacı yok, yani hasta değil. Peki ya kan? | Open Subtitles | إنه لا يحتاج للمال لذا ليس مريضاً |
| Endişelenmek için bir sebep de yok yani. | Open Subtitles | لذا ليس هناك سبب للشعور بالقلق |
| Başka şansım yok yani. | Open Subtitles | لذا ليس لدي اي خيار |
| Lou'yu bu adam öldürdü, konuşacak bir şey yok yani. | Open Subtitles | هذا قاتل (لو)، لذا ليس هنالك ما نناقشه. |
| Bahar defileleri yattı, O yüzden yapacak pek işim yok. | Open Subtitles | لأن معارض الموضة للخريف انتهت لذا ليس لدي عمل كثير |
| Burası güvenli bir kare O yüzden kart çekmene gerek yok. | Open Subtitles | إنها فى الحقيقة مربع آمن لذا ليس عليك أن تأخذ بطاقة |
| O zaman seni Adalet Sarayına işlemek için... geri göndermekten başka çarem kalmadı. | Open Subtitles | لذا ليس لدي خيار سوى حجزك لمحاكمتك في المحكمه |