"لطيفُ" - ترجمة من عربي إلى تركي

• hoş
• tatlı
• sevimli
• şirin
• güzelmiş
• çok güzel
• naziksiniz
• incelik
• naziksin
• güzel bir

Harika. Çok hoş. Çok beğeneceksiniz efendim.
ذلك عظيمُ ذلك لطيفُ أنت سَتَحْبُّ ذلك، سيدي

Sadece senin için hoş birşey yapmak istemiştim.
تَعْرفُ، أنا فقط مطلوب جداً ليَعمَلُ شيءُ لطيفُ لَك.

Doğum gününüz için hoş bir şey yapmak istedi. Patenci maymunları istememişsiniz.
أرادَ أَنْ يَعمَلُ شيءُ لطيفُ بعد رَفضتَ قرودَ التزلُّج.

- Bence tatlı. Şu yan tarafta oturan çocuk kim ?
أعتقد انه لطيفُ أوه، أعتقد أنه محظوظُ بأنّه يَعِيشُ إلى جوارك

Dairesi ancak yaşanabilecek bir yer, ama çocuk çok sevimli.
إنّ الشُقَّةَ صالحة للعيشُ بالكاد، لكن الرجلَ لطيفُ.

Birine vurulman çok şirin.
أعتقد هو لطيفُ جداً عندما أنت عِنْدَكَ a إزدحام صَغير.

Biriniz onun hakkında güzel bir şey söylemiş olsa hoş olurdu doğrusu.
تَعْرفُ، ماذا كَانَ لطيفُ إذا أحدكمِ كان يُمكنُ أنْ يَجدَ

Yani, çocuk çok hoş ama.. konuşurken dikkatini bana vermiyor.
أَعْني، هو لطيفُ جداً، لَكنَّه مثل، عندما أَتكلّمُ، هو لا يَدْفعُ إنتباهَ لي.

Jesse, bu çok hoş yani denemen bizi bir şekilde oraya çekmek istemen, ama yemeyiz .
جيسي، لطيفُ ان تُحاولُ الانضمام إلى صف فنِ الرقص ، لكنى اظن.

Çok hoş. Şimdi dinle, tatlım. Buraya çocukları getiremezsin.
ذلك لطيفُ ، حبّيبى، لا تَستطيعُ جَلْب الأطفالِ هنا.

Bir kereliğine akşam yemeğini yiyemeyecek kadar hoş.
هو لطيفُ أَنْ لا يَأْكلَ في المتعشي لمرة واحدة.

Gerçekten çok hoş bir çift olmuşunuz çocuklar.
أردتُ فقط أن أقولَ أنتم حقاً تصنعونَ ثنائي لطيفُ

- Mm-mmm. Çok tatlı ! - Bence, iyi bir çift olabilirsiniz.
إنه لطيفُ جداً أعتقد أنه بالإمكان أن تكونا ثنائيا جيدا، غرايس

Kadınlar bebek ayakkabılarına bayılırlar. Çok tatlı olduğunu düşünürler.
تَحب النِساءُ أحذيةَ الطفل الرضيعِ يَعتقدونَ بأنّه لطيفُ

Evet ama baksana çok tatlı.
نعم، لكن انظر ، انه لطيفُ جداً

Evet, bunu yaptıklarında sevimli oluyorlar, değil mi?
أوه نعم، هو لطيفُ عندما هم يَعملونَ ذلك , huh؟

Bu sevimli.
أوه، حَسناً، ذلك لطيفُ.

Hadi, Bijlee, çok sevimli.
تعال، بيجلي، هو لطيفُ جداً.

Bu çok şirin baksanıza.
ذلك لطيفُ جداً. إنظرْ إليه.

Bu çok şirin.
ذلك لطيفُ. ذلك لطيفُ.

Tanrım, çok güzelmiş.
أوه، اللهي، هذا لطيفُ.

Marta, seni yeniden görmek çok güzel.
مارتا، أنا لا أَستطيعُ إخْبارك كيف لطيفُ هو أَنْ يَراك ثانيةً.

Çok naziksiniz Kralım, ama elimizden geleni yaparız.
ذلك لطيفُ جداً منك، ملك , لَكنَّنا نَعمَلُ ما نحن يُمْكِنُ أَنْ نَعمَلُ.

Gelmen bile büyük incelik. Arayıp duruyorum. Claire'in doğum günü, ona kahvaltı hazırlamam gerekti.
لطيفُ منك أَنْ تَظْهرَ مع ذلك عيد ميلاد كلير، كَانَ على عمل فطورِها

Oh - Bana anlattığın için çok naziksin.
ذلك لطيفُ جداً لكي تخبرني