| O, çok ikna edici bir adam. Gitmek için ısrar etti. | Open Subtitles | أوه ، انه رجل مقنع جدا لقد أصرّ على الذهاب |
| Oraya gitmesini ben istemedim. O ısrar etti. | Open Subtitles | لم أطلب منه أن يكون هناك لقد أصرّ |
| Tekrar sormam için ısrar etti de. | Open Subtitles | لقد أصرّ على أن أسألكِ مرة أخرى |
| Gelmek için ısrar etti. | Open Subtitles | لقد أصرّ نوعاً ما على الحضور |
| Hemen geri dönmek için ısrar etti. | Open Subtitles | لقد أصرّ على العودة في الحال |
| Bu konuda neler bildiğini öğrenmek için Rahip Knapp'ı aradığımda, yüz yüze görüşmemiz için ısrar etti. | Open Subtitles | عندما اتّصلت على الموقّر (ناب) لمعرفة ماذا يعلم عنها، لقد أصرّ أن نتقابل شخصيًّا. |
| Kilise hakkında ne bildiğini öğrenmek için Peder Knapp'i aradığımda yüzyüze görüşmekte ısrar etti. | Open Subtitles | عندما اتّصلت على الموقّر (ناب) لمعرفة ماذا يعلم عنها، لقد أصرّ أن نتقابل شخصيًّا. |
| - Aslında, bunun için ısrar etti. | Open Subtitles | في الواقع، لقد أصرّ على ذلك. |
| Evet, Pricò ısrar etti. | Open Subtitles | نعم، لقد أصرّ "بريكو". |
| O ısrar etti. | Open Subtitles | لقد أصرّ. |