| Hayır, Tiffany'nin bırakmak için hazır olmadığı anlamına geliyor. | Open Subtitles | لا، ذلك يعني انها ليست مستعدة للتخلي عنيّ |
| Ama Sankara gücünü bırakmaya henüz niyetli değildi. | TED | لكن لم يكن سانكارا مستعدًا للتخلي عن حكمه. |
| Çin halkı belli haklardan vazgeçmeye hazır. | TED | الصينيون على استعداد تام للتخلي عن بعض الحقوق. |
| Anahtarcı benim ve onu size vermek için bir neden görmüyorum. | Open Subtitles | صانع المفاتيح لي، ولا أرى سببا ً يدفعني للتخلي عنه |
| Başkasının suçu için meslek hayatını feda etmeye razı mısın? | Open Subtitles | هل أنت مستعد للتخلي عن كامل مسيرتك المهنية من أجل جريمة شخص آخر؟ |
| Denetim ile Baidu başkanı Robin Li, bir zamanlar Çin halkının rahatlık karşılığında belirli bireysel haklardan vazgeçmek istediğini söylemişti. | TED | مع الرقابة، قال ذات مرة روبن لي، رئيس بايدو، الصينيون على استعداد تام للتخلي عن بعض الحقوق الفردية مقابل المصلحة. |
| Atılmayacak kadar fazla değil derken yalan söyledim. | Open Subtitles | كذبتُ عليكِ عندما أخبرتك أنه لا يوجد الكثير للتخلي عنه |
| Aslında, oyunculuğu bırakmak gibi bir niyetim yok. | Open Subtitles | وان كان قد حدث هذا، فليس لدي نية للتخلي عن التمثيل |
| Vanessa kemoterapiyi bırakmak üzereyken bir kere daha yapması için onu ikna eden Bobby'ydi. | Open Subtitles | عندما كانت فانيسا مستعدة للتخلي عن العلاج الكيماوي بوبي هو من اقنعها بأن تأخذ جرعة اضافية |
| Bunca zaman sonra, yarattığın şeyi bırakmak. | Open Subtitles | بعد كل هذا الوقت تضطر للتخلي عما صنعته بيديك |
| Kahrolası bekar hayatını bırakmaya hazır değildi. | Open Subtitles | لم يكن مستعداً للتخلي عن حياة العزوبية القذرة |
| korkuyor olsamda bırakmaya henüz hazır değildim ideallerimden amacımdan hedefimden vazgeçemezdim, benim tutkum,hayalim, bu benim hayatım. | Open Subtitles | لم اكن جاهز للأستسلام بقدر ما كنت خائف من المواصلة، لم اكن جاهز للتخلي عن هدفي رغبتي, حلمي, حياتي. |
| Kanun adamı kariyerini bırakmaya hazır mısın? | Open Subtitles | هل أنت مستعد للتخلي عن مهنتك في مجال إنفاذ القانون؟ |
| Müvekkilim, iki adet Kawasaki Jet Ski karşılığında yüzük üzerindeki tüm ilgisinden vazgeçmeye hazırdır. | Open Subtitles | موكلي مستعد للتخلي عن ملكية الخاتم مقابل دراجتين مائيتين |
| Senin kötü huylarını kabullenen bir kadından vazgeçmeye gerçekten hazır mısın? | Open Subtitles | الآن ، هل أنت مستعد للتخلي عن امرأة الذي يبدو الماضية أعصابك؟ |
| Ama o yükseklikte tutunmak için nelerden vazgeçmeye razısın? | Open Subtitles | حقاً .. لكن مامدى استعدادك للتخلي عن حياتك والتمسك بهذا الشعور؟ |
| Anahtarcı benim ve onu size vermek için bir neden görmüyorum. | Open Subtitles | صانع المفاتيح لي، ولا أرى سببا ً يدفعني للتخلي عنه |
| Çocuğunun büyümesi izlemek zorunda kalmadın. Gitmesine izin vermek zorunda değilsin. | Open Subtitles | لا تحتاج لمشاهدة ابنك يكبر لا تحتاج للتخلي عنه |
| Ülkem için her şeyi feda etmeye, burada ki herkesten daha çok mecburum. | Open Subtitles | أنا ملزم من أكثر من أي شخص هنا للتخلي عن كل شيء من أجل بلدي |
| O'nu dünya eğemenliği yolunu terk etmeye, tehlikeli silahlanma yarışını sona erdirmeye, ve insanlık tarihini değiştirmek için tarihi bir çaba göstermeye çağırıyorum. | Open Subtitles | أدعوه أيضا للتخلي عن هذا المسار نحو الهيمنة العالمية وللانضمام إلى الجهود التاريخية |
| Cennete gidebilsin diye hayatından vazgeçmek mi istiyorsun? | Open Subtitles | انت مستعد للتخلي عن حياتك لتذهب هي للجنة |
| Sen sadece kaslarından vazgeçmek istemiyorsun. | Open Subtitles | فقط انت لست مستعد للتخلي .علي هذه العضلات البارزة |
| Atılmayacak kadar fazlalar. | Open Subtitles | هُناك الكثير للتخلي عنه |