| Kalbin kırılması, yalnızca bu kırıkla başa çıkmanın bir önsözüdür. | TED | أعرف أن هذا الشعور بالجرح هو غالباً مقدمة للتعامل الجارح. |
| Onunla bildiğimiz şekilde başa çıkmalıyız ve kendimizin en iyi versiyonu olmalıyız. | TED | نحتاج للتعامل مع ذلك بطريقة يمكننا فعلها، ونحتاج لأفضل نسخة من أنفسنا. |
| Hiçbir ülkenin ilgilenmek istemediği bu kişilerle uğraşmak için halihazırda prototipi deniyoruz. | Open Subtitles | نحنُحالياًنقمبإختبارنموذجاًأوليّاً.. للتعامل مع أشخاص لا تريد أيّة حكومة يكونون سجناء رسميين لديها. |
| Yad Vashem, bu noktada yılda 3 milyon ziyaretçiyle baş etmek zorunda. | TED | وياد فاشيم للتعامل مع احتياجات ثلاثة ملايين زائر سنويا في هذه المرحلة. |
| Ve düşündüm ki bunu bütün stres altındaki insanlar için internete koymalıyım işinizle ilgili sorunlara daha iyi müdahele edebilin diye. | TED | وفكرت أن أضعها على الإنترنت لكل الموظفين تحت الأجهاد لتساعدكم للتعامل الأفضل مع ما يدور في وظائفكم. |
| Yaptığımız şeyle başa çıkmak için bir yol bulmak zorundayız. | Open Subtitles | سيجب على جميعنا أن نجد طريقةً للتعامل مع ما فلعناه |
| Direk yüzüne gül, bunla başa çıkmanın tek yolu bu. | Open Subtitles | اضحكي في وجهه، إنّها الطريقة الوحيدة للتعامل مع هذا الأمر |
| Bu kadar romantizmle başa çıkabilmem için güçlü bir şeyler sipariş etmem lazım. | Open Subtitles | سوف يكون لي أن تأمر بشيء قوية للتعامل مع أن الكثير من الرومانسية |
| Biz işaretleyebilir ve kenara kaldırabiliriz, ve insanlar alıcılar ve tüketiciler bununal uğraşmak zorunda kalmazlar. | TED | نستطيع أن نعلم ذلك ونضعه على جنب, والناس الذين هم المشترين والمستهلكين لن يضطروا للتعامل معها. |
| Çünkü biz ahmak, uzun beyaz önlüklü doktorlar bununla uğraşmak için eğitildik, bununla değil. | TED | مرة أخرى، لأننا معشر الأطباء الحمقى ذوو المعاطف الطويلة البيضاء قد تم تدريبنا وكتعويذة للتعامل مع هذا، لا مع هذا. |
| O bir fizyoterapist... ofis dışında işlerle uğraşmak zorunda değil. | Open Subtitles | إنها معالجة طبيعية. هي لا تريد الاضطرار للتعامل مع ذلك خارج مكتبها. |
| İklim bozukluğu ile baş etmenin önündeki en büyük engel kulaklarınızın arasında yatıyor. | TED | يمكنك أن ترى أن العائق الأكبر للتعامل مع اضطرابات المناخ يقع بين أذنيكم. |
| Bu serserilerle ancak bu şekilde baş edebilirsin, emin ol. | Open Subtitles | ، إنها مجرد طريقة للتعامل مع هؤلاء الأشرار أؤكد لك |
| Tarımsal bir olay var bir domuzun yavrusuyla ilgili kriz, bunu çözmeliyim. | Open Subtitles | أزمة في تربية الخنازير أحتاج للتعامل معها |
| Ve çocuğu da askeri okula gönderirsin. Bir daha uğraşman gerekmez. | Open Subtitles | وفقط أرسل الطفل للمدرسة العسكرية , ولن تظطر للتعامل معه حتى |
| Mesela, tezatlıklarla mücadele etmek için, dallanan ve paralel desenler ekliyorlar. | TED | للتعامل مع التناقضات، على سبيل المثال، يقومون بإضافة أنماط وأنماط موازية. |
| Site çalışırken gereken donanım eksikliği siteyi açarken gereken reklam eksikliği.' | Open Subtitles | نقص القرص الصلب للتعامل مع الإستخدام نقص الدعم لطرح الموقع بنجاح |
| Onların türüyle anlaşmanın sadece tek yolu var. | Open Subtitles | هناك طريقة وحيدة للتعامل مع هذه الأشكال. |
| Belediye başkanı bu durumu su ile yeni bir ilişki olarak yorumladı. | TED | وصف العمدة ما يحدث بما معناه أنه علاقة جديدة للتعامل مع الماء. |
| anlaşma imzalanana kadar, bunu gözümün önünden ayırmayacağım. | Open Subtitles | فــهو ليس فى الحالة الذهنية للتعامل مع هذا |
| Lt, uğraşacak birkaç iş kapacak. | Open Subtitles | و هذا سيحتاج رحلات عمل كثيرة للتعامل معه |
| Lor, kimse daha gizli bir amacı olmadan aç insanlarla uğraşmaya gönüllü olmaz. | Open Subtitles | لور, لا أحد يتطوع للتعامل مع الجمهور الجائع بدون أسباب خفيه لو كنت تحاولين أن تكسبيه من جديد |
| Açıkca görülüyor ki, bunu halletmenin tek bir yolu var. | Open Subtitles | من الواضح أنه هناك طريقة واحدة للتعامل مع هذا الموقف |
| Özel yapılanmış süreçli sistemler yaratıyoruz, esasen yeni iş karmaşıklığıyla başa çıkabilmek adına. | TED | نحن نخلق أنظمة معالجة ذات تركيب محدد، بشكل رئيسي للتعامل مع التعقيد للجديد للأعمال التجارية. |