Bir bakalım. Belli ki çocuk yakışıklıymış. Ve güzellik kızları cezp eder. | Open Subtitles | دعينا نرى , هو شاب جميل المظهر بشكل واضح والفتيات تنجذب للجمال. |
Global güzellik anlayışını yeniden tanımlamak için beraber çalışmalıyız. | TED | نحن بحاجة إلى العمل معا لإعادة تحديد الرؤية العالمية للجمال. |
Oylama ya da güzellik yarışması yaparak meseleyi çözmemizi önererek bizi tehdit etmiyor ya da ayartmıyorsun. | TED | أنتم لاترشوننا او تهددونا مقترحين علينا أن نحل القضية برفع الأيادي او مسابقة للجمال. |
JC: Tamam, bu çok anlamlı. güzellik ve güzelliğin ve sanatın önemi ile ilgili çok güçlü bir davan var. | TED | جون كوهين: ذلك منطقي جدًا. سؤال آخر إضافي: أنت تصنع حالة قهرية للجمال وأهمية الجمال والفنون. |
Bunları birleştirdiğimizde, bütün bu çalışmalar beynin görüntü ile zevki birleştirerek güzelliğe otomatik olarak tepki verdiğini gösteriyor. | TED | تقترح هذه الدراسات معا أن دماغنا تلقائيا يستجيب للجمال من خلال ربط الرؤية والمتعة. |
Son deve yarışı beraberinde bir kasırga getirdi. | Open Subtitles | ان اخر سباق للجمال قد جلب عاصفة معه |
Bayan Meksika, güzelliği nasıl tanımlarsınız? | Open Subtitles | عذرا ملكة جمال المكسيك ما هو تعريفك للجمال ؟ |
Böyle olmalarının sebebi, barınma ihtiyacının, insanın güzellik arzusuna fazlasıyla bağlı olması. | TED | وسبب أنها بهذا الشكل هو أن الحاجة للمسكن مرتبط للغاية بحاجة الإنسان للجمال. |
1930'larda, Maksymilian Faktorowicz adında bir adam, güzellik mikrometresini tasarladığında, güzellikte simetrinin önemini fark etti. | TED | في عام 1930، أقر شخص يدعى ماكسيميلين فاكتروويز بأهمية التناسق للجمال عندما صمم ميكرومتر الجمال. |
Ben bunların günümüz güzellik tanımı olduğunu düşünüyorum. | TED | أعتقد أن هذه الأمور هي التي تحدد مفهومنا للجمال في يومنا هذا |
Baban seni bir güzellik yarışmasına soktu. Katılmak ister misin? | Open Subtitles | أبوك أدخلك في مسابقة للجمال هل تحبى أن تكونى في مسابقة جمال؟ |
Yalnızca imkansız güzellik standartlarına kredi veren bir kültürde yaşadığımızı kabullenmeliyiz. | Open Subtitles | يجب علينا فقط الإعتراف بأننا نعيش في ظل ثقافة تروج لمقاييس مستحيلة للجمال |
Açıkçası, bayan, sizin ve benim tamamen zıt bir güzellik anlayışımız var. | Open Subtitles | من الواضح يا سيدتي أننا نختلف بشكل كبير في مفهومنا للجمال |
güzelliğin zamanın ve coğrafik mekânın ötesinde hepimize gerçekten nasıl hitap ettiğine dair büyük bir söylem. | TED | إنه أجل مثال عن كيف يمكن للجمال أن يتحدث لنا جميعا عبر المكان و الزمان |
Refleksif olan bu ilişkilendirme, güzelliğin birçok sosyal etkisi olmasındaki biyolojik tetikleyici olabilir. | TED | وهذه الاتحاد الغرائزي قد يكون الزناد البيولوجي لكثير من الآثار الاجتماعية للجمال. |
Bu gözlemler güzelliğin çirkin yanını ortaya koyuyor. | TED | هذه الأنواع من الملاحظات تكشف عن الجانب القبيح للجمال. |
- Toplumumuz güzelliğe değer biçer, yozlaşan kültürlerde çok görülür. | Open Subtitles | مجتمعنا يعطي أولوية للجمال مشابها للمجتمعات المتدنية |
Belki de deve yolunun yönünü değiştirmişlerdir. | Open Subtitles | ربما يكون طريقاً للجمال أو ماشابه |
Herşeyin geçici güzelliği ve ölümlülüğünü belirtirken yüceltmek için kullanılıyor. | Open Subtitles | تعني التبجيل للجمال الزائل و فناء كل الأشياء |
Bu insanlar parazit gibi. Ne özel mülke saygı var ne toplum bilinci var, ne de doğal güzellikten anlamak var. | Open Subtitles | إنهم طفيليات, لا احترام للملكية الخاصة، وبلا حس إجتماعي, ولا تقدير للجمال الطبيعي. |
Sanat istiyorum, sizin bebek fotoğrafçılığına yeni bir boyut katmanızı istiyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تجد معيار جديد للجمال فى صور الأطفال |
Güzelim kız gitmiş. | Open Subtitles | يالهُ من خسارة للجمال! |
'Cennet'in içi de dışı kadar güzel, öyle değil mi, Bay Williams? | Open Subtitles | اعتقد ان الجمال من الداخل مساوى للجمال بالخارج الا تتفق معى , سيد ويليامز؟ |