| Size Açıklayacak zaman olmadığını söyledim ve Açıklayacak zaman yok. | Open Subtitles | لا ، قلت لكم لا وقت للشرح ، وسألتزم بكلامي |
| Açıklayacak vakit yok. | Open Subtitles | أين كنت؟ لا يوجد وقت للشرح فقط تعالى معى |
| Açıklayacak zamanım yok. Maydanoz Dedektif yerimizi bulmuş. | Open Subtitles | لا يوجد وقت للشرح ، لقد عرف المتطفل حول هذا المكان |
| Eğer ona sadece bir kere inansaydık yada bir Açıklama şansı verseydik | Open Subtitles | اتمني لو كنا قمنا بتصديق روايتة اخر مرة او اعطائة فرصة للشرح |
| Her şeyi Açıklamaya vakit yok. Özetleri vereyim. | Open Subtitles | ليس هناك وقت للشرح بالتفصيل سوف اعطيك ملخص |
| Bunu açıklamak için çok da kuantum mekaniğine ihtiyaç yok. | TED | إنه حقاً لا يتطلب الكثير للشرح على غرار ميكانيكا الكم. |
| Açıklayacak vaktim yok. Gidip bir kişiyi daha getirmeliyim. | Open Subtitles | ليس لديّ وقت للشرح عليّ الذهاب لإحضار شخص آخر |
| Açıklayacak zamanım yok, ama onlardan ben sorumluyum. | Open Subtitles | مَن يكونون ؟ ليس لديّ وقت للشرح و لكنّى مسئولٌ عنهم |
| Bunun çok karışık olduğunu biliyorum ama Açıklayacak zamanımız yok. | Open Subtitles | أنا أعلم أن هذا كله شيء معقد للغاية لكن ليس لدينا وقتٌ للشرح |
| Odanda yatak yerine neden küvet olduğunu Açıklayacak bir hikaye bul. | Open Subtitles | اذهب وابحث عن قصة للشرح لماذا لديك حوض في غرفتك بدلاً من السرير |
| Şimdi bunu Açıklayacak zamanım yok dönmem lazım Kendine iyi bak | Open Subtitles | الالمجال المغناطيسى , لا يوجد وقت كافى للشرح هيا بنا من هنا |
| Skye, yavaşla biraz. Bak, Açıklayacak vakit yok. | Open Subtitles | حسنًا ، إنظري ليس لدي وقتٌ للشرح أرجوكِ ، إنه فقط معقد للغاية |
| Uçuş saatim geldi. Açıklayacak zamanım yok. | Open Subtitles | لقد حل تقريباً الوقت لـ ركوب الطائرة ، لا يوجد وقت للشرح |
| Açıklama şansımız olmadan bizi havaya uçururlar, ama belki Yeni Atos. | Open Subtitles | من المحتمل أنهم سيطردونا قَبْلَ أَنْ يكون لدينا فرصة للشرح. ربما آتوس الجديدة. |
| Herkesi uyandırdığında, Açıklama yapmak zorundasın ve sonra herkes kendi konusuna atlar. | Open Subtitles | عندما توقظينهم, أرجو أن تكونينه مستعدة للشرح عندها الكل سوف يفعل ما يشاء |
| Bu yüzden çok sinirli, çünkü ona hiç Açıklama şansın olmadı. | Open Subtitles | لهذا هو غاضب بهذا الشكل لأنه لم تتاح لك الفرصة أبدا ً للشرح |
| Açıklamaya vaktim yok, bu nedenle bana güvenmen gerek. | Open Subtitles | إسمعي، ليس لديّ المزيد من الوقت للشرح لذا يجب أن تثقي بي |
| Saldırıya uğruyoruz. Açıklamaya vakit yok. Bacaklarını tut, taşı. | Open Subtitles | نتعرض للهجوم، لا وقت للشرح أمسك قدمه، احمله |
| Açıklamaya çalıştınız ama yine de anlamlı gelmiyordu. | Open Subtitles | ,في محاولة للشرح لكنها لا تزال لم تقدم أي معنى |
| içinizde grafik sanatlarında olan herkesten şunu duyduğumu hatırlıyorum -- "eğer açıklamak zorundaysan, bu işe yaramıyor." | TED | انا اذكر مقولة في الفنون الجميلة كانت تقول البوستر الذي يحتاج للشرح .. ليس ببوستراً |
| Ona Açıklaması için bir fırsat vermeyecek misin? | Open Subtitles | ألا تعتقدين أن تدينين له بإعطائه فرصة للشرح |
| açıklamana gerek yok. Benim de bağlandığım şeyler var. | Open Subtitles | لا حاجة بك للشرح أنا أيضاً عرفت الحب الغير تقليدي |
| Umarım sana bana sahip olmadığını açıklamam gerekmez. | Open Subtitles | أتمنى بأن لا أكون مضطرة للشرح بأنك لا تملكني فعلاً |