| Ama işe yaramadı çünkü çok ağırım ve lamba kırıldı. | Open Subtitles | لكنه لم يفلح الأمر لأنني ثقيل للغاية و أنكسر المُصباح؟ |
| Kanamayı durdurmak için çiçek lapası ve civanperçemi sürdüm ama işe yaramadı. | Open Subtitles | لقد قمت له بكدمات أعشاب الجروح لأوقف النزيف، لكن الأمر لم يفلح |
| Yemek işe yaramazsa, o oğlana bir iki vurup aklını başına getir. | Open Subtitles | لو لم يفلح الهشاء العائلى ,فأنتى تحتاجين إلى القسوة على هذا الولد |
| Tamam. Ama bu inanç numarası işe yaramazsa, bu vadiden oluk oluk kan akar. | Open Subtitles | حسناً، إذا لم يفلح الأيمان، فأن هذه المعركة ستكون دمويَة |
| Tina yaptı, olmadı. Emin ol Jennifer için de olmayacak. | Open Subtitles | لم يفلح الامر مع راندي لم يفلح الامر مع تينا |
| Bu işe yaramayınca, seni geri kazanmama yardımcı olabileceğini söyledim. | Open Subtitles | وحينما لم يفلح ذلك، أخبرتها أن ذلك قد يعيدكِ إليّ |
| Ve bu düğünü olabildiğince basit tutmaya çalıştık, ki işe yaramadı. | Open Subtitles | وقد حاولنا ابقاء هذا الزفاف بسيطاً قدر الإمكان، ولكن لم يفلح |
| Bazı insanlar 1920'lerde kötü parçalardan ... ...birşeyler eklemeyi denedi ama pek işe yaramadı. | TED | لقد حاول البعض في عشرينات القرن الماضي إضافة عناصر من الجانب السيئ، ولكن الامر لم يفلح. |
| Telefon etti ama bir işe yaramadı ki. | Open Subtitles | نعم ، لقد فعلت ذلك بمجر أن وصلا إلى الشاطئ لكنه لم يفلح |
| New York'a taşındım ama hiçbiri işe yaramadı ve ben de aktris olmayı denedim... orada da yemek düzeni sayesinde 50 kilo aldım. | Open Subtitles | لقد انتقلت إلى نيويورك لكن لم يفلح الأمر فحاولت بعدها أن أصبح ممثلة. وعانيت من اضطراب فى التغذية حيث ازداد وزنى20 رطل. |
| Oğlum çok üzgün. Sosyal bilgiler dersiyle ilgiliydi ve işe yaramadı. | Open Subtitles | لقد أغضب هذا إبني لأنه كان واجباً مدرسياً عليه و لم يفلح فيه. |
| Hiç işe yaramadı. | Open Subtitles | لم يفلح أبداً , وبالإضافة لكافة التقارير |
| Eğer işe yaramazsa bile bölmeye girmek için yeterli zamanın kalıyor. | Open Subtitles | انظروا, إذا لم يفلح الأمر فلديكم متسع من الوقت لتصلوا إلى غرف الركود |
| İşe yaramazsa Giles'ın öğrenmesine bile gerek yok. | Open Subtitles | وإذا لم يفلح الأمر فلا يجب أن يعرف جايلز عن ذلك |
| Bu işe yaramazsa Ve eğer, onu Hong Kong hava durumu hakkında isteyin. | Open Subtitles | واذا لم يفلح هذا ؛ اسأليه عن الطقس فى هونج كونج |
| Bunu yap, Sherlock ve eğer işe yaramazsa, uşağı dene. | Open Subtitles | كنت تفعل ذلك ، شيرلوك ، و إذا لم يفلح ذلك ، حاول رئيس الخدم. |
| Bu işe yaramazsa, öldün demektir. | Open Subtitles | , أنت تعرف أنه لو لم يفلح هذا فأنت مقضي عليك |
| Bu işe yaramazsa, öldün demektir. | Open Subtitles | , أنت تعرف أنه لو لم يفلح هذا فأنت مقضي عليك |
| - Hiper motor tarih oldu. - Başka kristaller kullanarak da olmadı. | Open Subtitles | -ان المحرك الفائق لن يعمل مرة اخرى التدعيم ببلورات اخرى لم يفلح. |
| Sana söyledim beni fırlatmaya çalıştı işe yaramayınca kaçtı. | Open Subtitles | سبق أن أخبرتكَ لقد حاول قذفي أو ما شابه كن لم يفلح ذلك , لذا خرج من الجسد |
| Ama işler öyle yürümedi. Ne diyebilirim ki? | Open Subtitles | .و لكن هذا الأمر لم يفلح ماذا تريدني أن أقول؟ |
| - Yine diyorum, işe yaramasaydı şimdiye kadar ölmüş olurduk. | Open Subtitles | - مرة أخرى ، لو لم يفلح - لكنّا في عداد الموتى الآن |
| E herhâlde işe yaramaz o zaman. | Open Subtitles | حسنا، لا عجب أنّ الأمر لم يفلح |
| Kendisini iyi hissettirmeye çalışıyorum, ama hiçbir şey işe yaramıyor. | Open Subtitles | أحاول أن أجعله يتحسن ولكن لم يفلح أى شىء |