| Trip o son turda beni engellediğinde ben kaykay tahtamın üstünde olup yanından kayarak geçmeyi diledim. | Open Subtitles | لا يمكنني أن أشرح عندما كان يحجزني في الدورة الأخيرة تمنيت لو أني على لوح التزلج لكي أتجاوزه |
| Artık şerife kaykay masalları ya da bana gizli paket masalları anlatmak yok. | Open Subtitles | لا مزيد من الكذب على الشريف بشأن لوح التزلج أو عليّ بشأن الأغراض السريّة |
| kaykayın şuradaki kulübede. Nerede olduğunu çok iyi biliyorum. | Open Subtitles | أعرف مكان لوح التزلج الخاص بك أعرف تمام أين هو ؟ |
| Bir kişinin kaykayı onların kişisel sitilleri hakkında çok şey anlatır. | Open Subtitles | ان لوح التزلج لاي شخص يمكن ان يخبرنا عن اسلوب ذلك الشخص.. |
| Ve bir Sörf tahtası ile de beraber kullanılmak üzere tasarlanmıştır. | TED | وقد صممت هذه البذلة كي تتناسب مع لوح التزلج. |
| Oğlum kaykaydan düştüğü zamankinden de çok. | Open Subtitles | أكثر مما دعوته عندما سقط ولدي من لوح التزلج. |
| Bu ya Emmett ya da 8. sınıftan Kaykaylı çocuk olacaktı. | Open Subtitles | إنه كان إما إيميت أو طالب الصف الثامن مع لوح التزلج |
| Lisede kaykayını bulamadığında olanları hatırlıyor musun? | Open Subtitles | أقصد ، تتذكر في المدرسة الثانوية عندما لم تستطع إيجاد لوح التزلج الخاص بك؟ |
| Geçen hafta, Albany'den Quebec'e doğru uçarken, yanıma sürekli Snowboard taşırım biliyorsun. | Open Subtitles | الاسبوع الماضي كنت مُتجه من الباني إلى كييبك انت تعرف كيف انني دائما ً اُبقي لوح التزلج معي في حالة حصولي على فرصة لإستخدامه |
| Böylece kaykay için sana şahsen teşekkür edebilirim dedim. Çok teşekkür ederim. | Open Subtitles | على لوح التزلج ، شكراً جزيلاً أمي قامت بصنع هذا المقطع وهذا هو |
| Kız kardeşi, yaralanmanın sebebinin kaykay kazası olduğunu söyledi. | Open Subtitles | أختهُ قالت أن الإصابة جاءت من سقوطه من لوح التزلج |
| Sırt çantasında kaykay kayışı vardı, değil mi? | Open Subtitles | الحقيبة كانت عليها أشرطة من لوح التزلج ، أليس كذلك ؟ |
| - Besbelli işte, kaykay Trent'teymiş. | Open Subtitles | ـ هذا واضح وضوح النهار ، تريند يمتلك لوح التزلج |
| kaykayın şuradaki kulübede. Nerede olduğunu çok iyi biliyorum. | Open Subtitles | أعرف مكان لوح التزلج الخاص بك أعرف تمام أين هو ؟ |
| Sanırım kaykayın sesi yüzünden. | Open Subtitles | لديّ انتصاب. أعتقد أنّها بسبب صوت لوح التزلج. |
| Eminim biraz araştırırsan, o ayakkabıların, kaykayın üzerindeki izlerle eşleştiğini bulursun. | Open Subtitles | حسناً، ارهان انكِ تستطيعي ان تقارني طبعات الحذاء مع لوح التزلج هذا. إذا حاولتِ |
| Çamaşır makinesine kaykayı sen mi koydun? | Open Subtitles | وهل وضعت لوح التزلج في آلة الغسيل؟ |
| - Peki kaykayı alan çocuk kaç? | Open Subtitles | والصبي الذي أخذ لوح التزلج ؟ |
| - Aynen. Ve Sörf tahtasını yukarı kendisinin bağladığını söyledi. | Open Subtitles | وقال بأنه ربط لوح التزلج إلى سقف السيارة بنفسه |
| 13 yaşında erkek, kaykaydan düşmüş. | Open Subtitles | ذكر يبلغ من العمر 13، سقط من على لوح التزلج |
| Kaykaylı asi bir çocuktum. | Open Subtitles | كنت طفلا حشرة ماصة لدماء الحمار على لوح التزلج. |
| Çantalarınızı bırakın. Danny, kaykayını da bırak. | Open Subtitles | إرموا حقائبكم, وانتَ يا (داني) إرمي لوح التزلج |
| Snowboard yarası. Şiddetle işi yoktur. | Open Subtitles | .جرح من لوح التزلج , العنف ليس اسلوبه |
| Ufak tefek ama 15 yaşında birinden kayak öğreniyor. | Open Subtitles | إضافة لرافعة المقصورة الصغيرة وولد في الخامسة عشرة يدرب على لوح التزلج |
| Eskiden pencereden kızın kaykaya binerken yardım etmeni izlerdim. | Open Subtitles | اعتدت ان انظر إليك من نافذة منزلي. تساعد ابنتك على ركوب لوح التزلج في الممر. |