Bak, bu şu anda konuşmak istediğimiz bir şey değil, tamam mı Barney? | Open Subtitles | انظر ، هذا ليس بالشيء الذي نريد التحدث عنه الآن ، حسناً بارني؟ |
Yapamayacağın bir şey değil eğer sen de öyle hissediyorsan. | Open Subtitles | انه ليس بالشيء الذي لا يمكنك فعله حتى لو شعرت بالعكس |
Aslında tekrar tekrar yapmak istenilecek bir şey değil yine de. | Open Subtitles | ليس بالشيء الذي تودين حقا الإستمرار بفعله. |
Sana çok yüksekmiş gibi gelen bir ses duyabilirsin ama endişe edecek bir şey yok. | Open Subtitles | ستسمع صوتاً قد يبدو مرتفعاً بالنسبة لك. لكنه ليس بالشيء الذي يجب أن تقلق حياله. |
Bana teşekkür etmeni gerektirecek bir şey yok. | Open Subtitles | إنه ليس بالشيء الذي يجب أن تشكرني لأجله |
Peki, bak, Henry'i aldığı gün öpüştük ama büyütülecek bir şey yok. | Open Subtitles | ليس بالشيء الذي يذكر وانت .. |
Bu, hazır olmadıkça yapılacak bir şey değil Clay. | Open Subtitles | إنه ليس بالشيء الذي تقوم به إن لم تكن مستعداً يا كلاي |
Sosyal biri değilim, özellikle övündüğüm bir şey değil bu ama bu benim bir parçam. | TED | لست بالشخص الإجتماعي، إنه ليس بالشيء الذي أفخر به بشكل خاص، و لكنه جزء من شخصيتي . |
Hayır, bu öğrendiğin bir şey değil. | Open Subtitles | لا, إنه ليس بالشيء الذي تتعلمينه |
Kontrol edilebilir bir şey değil. | Open Subtitles | إنه ليس بالشيء الذي يمكن السيطرة عليه. |
Bu, oluruna bırakacağın bir şey değil. | Open Subtitles | إنه ليس بالشيء الذي تتغاضى عنه. |
Bu bir kızın unutabileceği bir şey değil. | Open Subtitles | ذلك ليس بالشيء الذي تنساه الفتاة. |
Bu onların da unutacağı bir şey değil. | Open Subtitles | هذا ليس بالشيء الذي سينسوه ايضا |
Bu, bebeklerin sevdiği bir şey değil... (Kahkahalar) ama dünyanın geri kalanına mesaj vermek için onları böyle havaya kaldırmaları gerek. | TED | وهذا ليس بالشيء الذي يحبه الأطفال (ضحك) لكنه بمثابة رسالة لبقية العالم، فإنهم يحتاجون أن يمسكوا بهم في الهواء. |
- Bunda utanılacak bir şey yok. | Open Subtitles | -إنه ليس بالشيء الذي تخجل منه |