| Bunun kötü gözüktüğünü biliyorum, ama Manathan'nın emlak piyasasında kural yoktur. | Open Subtitles | أعلم، يبدو قذراً، لكن بمنهاتن ليس ثمة قواعد |
| Çölde birşey olmaz. İnsan yoksa "birşeye" ihtiyaçta yoktur. | Open Subtitles | ليس ثمة شئ في الصحراء ولا أحد بحاجة لأي شئ |
| Bildiğimi sandığım herşey sarsılmış bile olsa belki de onur diye birşey hiç kimsede yoktur. | Open Subtitles | رغم أن كل ما ظننت أني أعرفه تمت زعزعته ربما ليس ثمة شرف لدى أي شخص وكل منا وحيد. |
| Bilmiyorum. Yani, burada yapılacak fazla bir şey yok, gerçekten. | Open Subtitles | لا أعرف، ليس ثمة الكثير هنا لأفعله، حقاً |
| Bilmiyorum. Yani, burada yapılacak fazla bir şey yok, gerçekten. | Open Subtitles | لا أعرف، ليس ثمة الكثير هنا لأفعله، حقاً |
| İptal edecek bir şey yok, dostum. | Open Subtitles | لقد درست ليس ثمة الكثير لتسجيله يا صديقي |
| Üzerlerinde bunu belirten hiçbir şey yok, yani herhangi ikisine. | Open Subtitles | ليس ثمة علامات تشير إي عكسهذا لذا سنختار أي حفرتين |
| Fakat benim demokrasi vizyonumda yasayı ayaklar altına almaya yer yoktur. | Open Subtitles | ولكن ليس ثمة مكان حسب مفهومي للديمقراطية للإستخفاف المفرط بالقانون |
| Konu o olunca tesadüf diye bir şey yoktur. | Open Subtitles | ليس ثمة ما يسمى بالمصادفة , ليس معه هو |
| - Güzelmiş. Şu dünyada ırkçılıktan daha çok nefret ettiğim bir şey yoktur. | Open Subtitles | ليس ثمة ما أكرهه أكثر من شخص عنصري. |
| Şu dünyada ırkçılıktan daha çok nefret ettiğim bir şey yoktur. | Open Subtitles | ليس ثمة ما أكرهه أكثر من شخص عنصري |
| Hayatınızı kralınız ve şehriniz için vermekten daha büyük bir onur yoktur. | Open Subtitles | ليس ثمة شرفٌ أعظم من ان تضحوا ...بحياتكم لأجل مدينتكم ومليككم |
| - Güzelmiş. Şu dünyada ırkçılıktan daha çok nefret ettiğim bir şey yoktur. | Open Subtitles | ليس ثمة ما أكرهه أكثر من شخص عنصري |
| Ciddi bir şey yok. Bütün alıcılarımız şu anda yüzeyi tarıyor. Antimaddeden bir iz belirirse, anında yakalarlar. | Open Subtitles | ليس ثمة شيء جلل، إن مجساتنا تتفحص السطح، وأي إشارة لكيان لا مادي سيلتقطوها. |
| O yüzden endişelenecek bir şey yok ve gerçekten sınfıma gitmem gerekiyor. | Open Subtitles | لذا ليس ثمة ما يدعو إلى القلق يجب أن اذهب إلى الصف حقاً |
| Evet, yani, üstesinden gelemiyeceğin bir şey yok dimi? | Open Subtitles | ،أجل، أعني ليس ثمة شيء لا تقدرين عليه، صحيح؟ |
| Şimdi dini keşfettin işte. Bundan daha tehlikeli bir şey yok. | Open Subtitles | ،أنت اهتديت إلى الدين لتوك ليس ثمة ما هو أخطر من ذلك |
| Bir süreliğine tekneyi almamız gerekiyor sadece. - Merak edecek bir şey yok. | Open Subtitles | نحن نحتاج فقط إلى الإبحار بالقارب قليلاً، ليس ثمة ما يستدعي القلق |
| Vince, bak ne yazık ki bu filmde sana göre bir şey yok. | Open Subtitles | (فينس)، اسمع، أخشى انه ليس ثمة دور لك في هذا الفيلم بوجه خاص |
| Pekâlâ. Bu, şu demek: Ortaya çıkan ders diyor ki ele aldığımız biyolojiyle ilgili olarak aslında özel ya da temel hiçbir şey yok. | TED | بمعنى آخر العبرة التي تطفو على السطح أن ليس ثمة ما هو خاص أو أساسي حيال علم الأحياء الذي أتينا به |
| Dünyada senin için yapmayacağım hiçbir şey yok. | Open Subtitles | ليس ثمة شيء فى العالم لن أفعله لكِ |