Benimle açık konuşup, gerçekten ne hissettiğini söyleyemiyor. | Open Subtitles | انه لا يستطيع ان يخرج و يتكلم معي و يقول ما يشعر به حقا |
Onun ne hissettiğini biliyorum, kanındaki sorunu. | Open Subtitles | اعرف ما يشعر به المشاكل فى دمه |
Bu insanların ve ailelerinin bunu deneyimlediklerinde neler hissettiğini anlamanız gerek. | TED | وعليكم أن تفهموا ما يشعر به هؤلاء الناس وما وَقْعُ ذلك على عائلاتهم عندما يحدث. |
O annesini kaybetti. Belki neler hissettiğini anlamaya çalışmalıyız. | Open Subtitles | لقد فقد أمه ربما يمكننا تفهم ما يشعر به |
Ve böyle bir çocukluk geçiren çocuğun hissettikleri şu şekilde. | TED | وهذا هو ما يشعر به أي طفل يعيش هذه الطفولة المرسومة. |
Birçok transeksüel birey de böyle hissediyor. | TED | هذا ما يشعر به الكثير من الأفراد المتحولين جنسيًا. |
Bir erkeğin kadın dırdırının içinde sıkıştığı zaman hissettiği şey. | Open Subtitles | إنه ما يشعر به الرجل بعد أن يقع بفكي الرحى. |
anlamına gelmez; hissettiklerini ifade etmeyi bilemeyebilirler. | TED | من المحتمل أن لا يجد كلمات ليعبر بها عن شعوره المكنون. ومن المحتمل أنه لا يعرف ما يشعر به. |
..gerçekte ne hissettiğini kimse tahmin edemezdi. | Open Subtitles | تصرف (أليك) جيداً بمقدار رائع من الكياسة لا أحد كان بإمكانه تخمين ما يشعر به حقاً |
Neal'ın ne hissettiğini ancak tahmin edebilirim. | Open Subtitles | (لذا فلا يسعني أن أتوصر ما يشعر به (نيل |
- Mahkumları ne hissettiğini anlıyorum şimdi. | Open Subtitles | -الآن أعرف ما يشعر به السجين |
Ama şu an madem acılı bir babanın neler hissettiğini bildiğini iddia ediyor kürsüye Victor Forrest'ı çağırmak istiyorum. | Open Subtitles | ولكن الآن, بما انه يدعي انه يعرف ما يشعر به الأب المظلوم, أود ان استدعي (فيكتور فوريست) الى المنصة |
Jordan ile Dr. Cox'un şu anda neler hissettiğini tahmin edebiliyorum. | Open Subtitles | أستطيع أن أتخيل ما يشعر به كل من جوردن) ودكتور (كوكس) حالياً) |
Şimdi Türk'ün neler hissettiğini anlayabilirsin. | Open Subtitles | "الآن، تعرفين ما يشعر به "تيرك |
Ve herkesin hissettikleri kafamı çok karıştırıyor artık ne hissettiğimle ilgili hiçbir şey bilmiyorum. | Open Subtitles | وأنا متلخبطة من كل ما يشعر به الناس لا أملك أدنى فكرة عن ما أشعر به بعد الآن |
İhtiyar insanlar da böyle hissediyor olmalı. | Open Subtitles | لابدّ أن هذا ما يشعر به الناس المتقدمين بالعمر |
Birçok misafirin bir evde kalırken hissettiği şey de bu. | TED | وهذا ما يشعر به معظم الضيوف عند الإقامة في منزل ما. |
Düşünün ki kâr amaçlı olmayanlar ve medya üreticileri izleyicilerin bunu deneyimlerken nasıl hissettiklerini ölçebiliyor ve aynı anda uyarlayabiliyorlar. | TED | تخيل إن استطاع صناع وسائل الإعلام اللاربحية معرفة ما يشعر به المشاهدون وفقًا لتجربتهم الشخصية، وتعديل المحتوى على الهواء مباشرةً. |