Ama ben bu konuda iyimserim, ve bu konuda yapabileceğimiz belirli şeyler var. | TED | لكنني متفائل إزاء هذا, واعتقد بأن هناك بعض الأمور الواضحة التي يمكن فعلها. |
Bahsettiğim dikişi attım ve tıbbi romanlarda dedikleri gibi ihtiyatlı bir şekilde iyimserim. | Open Subtitles | وضعت الغرزة التي تحدثنا عنها وكما يقولون في الروايات الطبية أنا متفائل بحذر |
Hasta olan sensin, ama hala iyimsersin. | Open Subtitles | أنت واحد هو أن سوء، حتى الآن أنت متفائل. |
Bu ihanetin nasıl gerçekleştiğini biliyoruz. Ne kadar iyimsersin. Bir SD askerini konuşturacaklarını mı sanıyorsun? | Open Subtitles | انك متفائل هل تعتقد إنهم سيتركونك تنهي كلامك مع ضابط ال اس دي |
Altı ayda bir kontrole gitmem gerekiyor, ama evet doktor çok optimist. | Open Subtitles | يجب أن أقوم بفحص كلّ ستّة أشهر ولكن، أجل، الطبيب متفائل جداً |
Ama John’un ve diğerlerinin görüşlerine kendi görüşümü eklemek isterim, ben gelecek için umutluyum. | TED | ولكن أود أيضا أن أضيف إلى جون وللآخرين أن وجهة نظري هي، أنا متفائل للمستقبل. |
Kahrolası felâketleri bir yana bırak. Burada ihtiyacımız olan umut. | Open Subtitles | أرجوك، جنبنا من هذه المأساة أحتاج لشيء ما متفائل هنا |
Moskova saldırısıyla ilgili iyimser bir şey duyan var mı? | Open Subtitles | هل سمع أي شخص عن بعد متفائل بشأن هجوم موسكو؟ |
Doktorların, hastalığın gidişatına dair olumlu bir tahminde bulunmalarına çok sevindim. | Open Subtitles | و لكنى سعيدة جداً أن أقول أن الأطباء قد أعطونها تكهن متفائل جداً |
İskoçya'daki iyi insanlar hala sesimi geliştiriyorlar, ben de bu konuda iyimserim. | TED | ولكن الناس في اسكتلندا يحسنون صوتي وانا متفائل بخصوص ذلك |
Gelecekteki benliklerimiz konusunda iyimserim ama sorunlarımızın küçük olduğunu düşündüğüm için değil. | TED | لذلك، فأنا متفائل حول مستقبلنا، ولكنني لستُ متفائلًا لأنني أعتقد بأن مشاكلنا بسيطة. |
İyimserim çünkü sorunlarımızla başa çıkma kapasitemiz hayal ettiğimizden çok daha fazla. | TED | إنني متفائل لأنني أعتقد أن قدرتنا للتعامل مع مشاكلنا هي أكبر بكثير مما نتخيل. |
Çok iyimsersin. Bir SD üyesi olarak sence seni dinlerler mi? | Open Subtitles | انك متفائل هل تعتقد إنهم سيتركونك تنهي كلامك مع ضابط ال اس دي |
- Sen umarsız bir iyimsersin. - Bunu halletmiş olmalı. | Open Subtitles | . انك متفائل بائس - . يجدر به ان يكون تعافى من هذا - |
Sen aşırı derecede iyimsersin. | Open Subtitles | انك تقريبا متفائل , هل تدرك ذلك ؟ |
Evet, şüphe verici, daimi optimist hallerinin televizyon dizisiyle ilgili yargısını bulandırdığını düşünüyor ve burnunu kırdığı zaman Run Joey Run ve Boko Haram için de seni suçluyor. | Open Subtitles | أجل ,إنها تعتقد بأنك متفائل بشكلٍ مستمر على نحوٍ مريب وتشيجعك هو الذي أثر |
Ama en azından umutluyum ki bu savaşta kör gibi olmayan daha iyi tıbbi görüntüleme teknikleri ile savaşabiliriz. | TED | و لكن على الأقل أنا متفائل بأنه يمكننا أن نحارب في هذه المعركة بتقنيات أفضل للتصوير الطبي بطريقة لا نكون فيها عميانا. |
Kahrolası felâketleri bir yana bırak. Burada ihtiyacımız olan umut. | Open Subtitles | أرجوك، جنبنا من هذه المأساة أحتاج لشيء ما متفائل هنا |
Bu değerlendirme, malesef, çok fazla iyimser | TED | وان الافتراض بوجود مواد خام على نطاق واسع هو افتراض متفائل جداً |
Bay olumlu olmaktan her zaman gurur duydum. | Open Subtitles | أنتم تعرفون كلكم أننى صاحب نصيب كبير من التفاؤل و أحوز لقب السيد متفائل |
Bilirsin, üzgünün tersi mutlu. Sıkıntılının tersi umutlu. | Open Subtitles | تعرفين، "سعيد" عكس "حزين"، "متفائل" عكس "متشائم" |
Onun hakkında şimdi gerçekten hayranlık duyduğum şeylerden biri de kolay bir hayatı olmamasına rağmen her zaman çok neşeli olması. | Open Subtitles | واحدة من الأشياء التي كنت حقا معجب عنه هو كيف انه لم يكن حقا حياة سهلة لكنه هو دائما متفائل بذلك. |
" Daha iyimser olmalısın. Daha pozitif olmalısın." | Open Subtitles | يجب أن تكون متفائل يجب أن تكون إيجابي |
Ayrıca çok neşelisin. Her şeyin mükemmel olduğunu düşünüyorsun. | Open Subtitles | ،و أنت متفائل جداً تعتقد أنّ كلّ شيء بحالة ممتازة |
Doktor çok iyimserdi. | Open Subtitles | الطبيب كان متفائل للغاية |
Çünkü o işi alacağım ve içimde çok iyi bir his var. | Open Subtitles | لأنني سوف أحصل على هذا العمل , و أنا متفائل جداً |