Fakat, felsefenin kurucularından bir tanesi bile kusursuz değildi. | TED | لكن حتى أحد مؤسسي الفلسفة لم يكن مثاليًّا. |
Gün dönümünde doğan güneş ve totem direği tam burayı işaret eden kusursuz bir çizgi yaratıyor. | Open Subtitles | الشمس والعمود يصطفّان ليشكّلا خطًا مثاليًّا مشيرًا إلى هنا تحديدًا، |
Bir an her şey kusursuz ama sonra... | Open Subtitles | في لحظة يكون كلّ شيء مثاليًّا... وفي اللحظة التالية... |
Bir defa bu evlilik aile, servet ve saygınlık açısından ideal değil. | Open Subtitles | أوّلًا، ماكان ليكون الزواج مثاليًّا من حيث الأسرة والغنى والسمو. |
Pek sayılmaz. Harkness'ın yetenekleri onu X Grubu için ideal bir asker yapıyordu. | Open Subtitles | ليس تحديدًا مهارات (هاركنس) جعلته مثاليًّا للالتحاق بالقوّة (إكس). |
Bu da onu kusursuz bir kobay yapıyor. | Open Subtitles | "وهذا يجعله نموذجًا مثاليًّا لتجربتي" |
Düğünümüzün kusursuz olmasını istiyorum, Robin. | Open Subtitles | -أود من حفل زفافنا أن يكون مثاليًّا يا (روبين ). -وأنا أيضًا . |