| Bu adamların operasyonlarını nasıl paraya çevirebildikleri ile ilgili bir örnek. INTERPOL'e gidip sayfalara baktığımız ve aranan kişileri arıyoruz. | TED | مثال على كيف يستطيع هؤلاء الاشخاص تنفيذ عملياتهم ذهبنا و اخذنا نظرة على صفحات الانتربول و بحثنا عن اشخاص مطلوبين |
| Ve bu hükümetlerimizin teknolojiyi bize, vatandaşlara karşı kullanma şekillerinden birini gösteren bir örnek. | TED | وهذا مثال على الطرق التي تتبعه حكوماتنا في استخدام التكنلوجيا ضدنا نحن , المواطنون |
| Bu sadece neden araştırma tabanlı merakın desteğine ihtiyacımız olduğunun bir örneği. | TED | إنه فقط مثال على لماذا نحتاج أن ندعم البحوث المبنية على الفضول. |
| Paradoksal olarak, ahlaki uyumsuzluğun bir örneği olarak, benzer bilgileri paylaşan gruptu. | TED | بشكل متناقض، لقد كانت المجموعة التي أدخلت معلومات مماثلة، إنه مثال على عدم الانسجام الأخلاقي. |
| Örneğin, bu çıplak adama M-1, bu çıplak bayana da M-2 diyelim. | Open Subtitles | مثال على ذلك: اسمحوا لى جعل M2" السيدة العارية "M1" الرجل العاري" |
| Örneğin; bilardo masasındaki toplar. | Open Subtitles | مثال على ذلك ، الكرات على طاولة البلياردو |
| İşte bir örnek: Bir kaç hafta içinde, bir lisans öğrencim 1.3 milyon kullanıcıya ulaşan bir uygulama oluşturdu. | TED | هنا مثال على ذلك. في غضون بضعة أسابيع قليلة، احد طلابي بنى تطبيق الذي وصل في نهاية المطاف إلى 1.3 مليون مستخدم. |
| Kötü haberin başarıya işaret ettiği bir örnek ölüm ilanları içinde, sayfanın sonundadır. | TED | مثال على أن الأخبار السيئة تشير إلى الإنجازات هو في نهاية الصحيفة، في قسم النعي. |
| Bu, bugün bilgisayar oyunu sektöründe bir iş istiyorsanız, çizebiliyor olmanız gereken grafik düzeyine bir örnek. | TED | هذا مثال على مستور الرسم الذي تستطيع أن ترسمه لو أردت وظيفة في صناعة الألعاب التلفزيونية اليوم |
| Siftable'lar yeni dijital bilgi işleme aygıtları ekosisteminden bir örnek. | TED | وسفتبلس مثال على الأنظمة الإيكولوجية جديدة من الأدوات للتلاعب بالمعلومات الرقمية. |
| Erkek hakimiyetindeki iş dünyasına güzel bir örnek bencil arzuları için kadınlardan kurtulmak. | Open Subtitles | سأعطيك مثال على سيطرة الرجال على جميع المهن استغلال النساء لأغراض شخصية خاصة بهم |
| Bu, Yapısal Şiddete bir örnek olurdu. | Open Subtitles | متوفرا لو كانوا يملكون المال لدفع ثمنه وهذا مثال على العنف الهيكلي. |
| İnsanların bana sıklıkla sorduğu bir soru şudur: Bu insanların hayvanları çıldırtıyor olmasının bir örneği midir? | TED | أحد أكثر الأسئلة المطروحة عليّ: هل هذا مثال على أن البشر يقودون الحيوانات للجنون؟ |
| bunun bir örneği her çocuğa bir dizüstü olmuştur. | TED | مثال على ذلك كان مبادرة جهاز حاسب محمول لكل طفل. |
| Bence bunun harika bir örneği Etiyopya'nın yeni sağlık programı. | TED | أعتقد أن أعظم مثال على هذا هو نظام التوسعة الصحية الجديد في أثيوبيا. |
| Kelimelerin kelimeden ibaret olmadığının yerinde bir örneği. | Open Subtitles | مثال على ذلك: الكلمات هي الكلمات الوحيدة. |
| Örneğin, sabah notlarını yazarken sonra, üniversiteden çıkarken yanınızda olabilirim. | Open Subtitles | مثال على ذلك, عندما تدون ملاحظاتك الصباحية بعدها أنا قد أكون معك عندما تغادر الكلية |
| Örneğin sana cömertçe ödeme yapılsa bile şu anda olduğun fiziksel durum bunu baltalıyor. | Open Subtitles | مثال على ذلك على الرغم من أنك قد قبضت مرتبك بسخاء الحالة الجسدية التي أنت بها الآن |
| Yani Örneğin, şunu diyebilirim: '' Ben. '' | TED | مثال على ذلك: استطيع ان اقول أنـا |
| "Bunun gibi zaman çalmaya yönelik başka örnekler verebilir misiniz?" | Open Subtitles | أيمكنك ضرب مثال على أمور تضيّع الوقت بشكل كبير في العمل ؟ |
| Aşağıdaki çizimde düzensiz ses kirişlerinin titreşimlerini gösteren bir örneğini görebilirsiniz. | TED | وعلى المؤشر السفلي، تستطيعون رؤية مثال على اهتزازات صوتية غير منتظمة ومرتعشة. |
| Nazikçe bir şeyi istemek bunun en basit örneğidir. | TED | وابسط مثال على ذلك في صيغة الطلب المهذب. |
| Ben, kızların yaşamlarının başlangıcından itibaren etrafındaki insanlar tarafından sevildikleri ve büyütüldükleri zaman neleri başarabileceklerinin bir örneğiyim. | TED | أنا مثال على ماهية الشئ الممكن عندما البنات من بواكير حياتهن يحاطوا بالمحبة ويترعرعوا في عناية من هم حولهم. |