| Ancak kutu açıldığı zaman tek bir belirli durum gözlenir. | TED | فقط عندما يتم فتح الصندوق يمكننا رؤية حالة واحدة محددة. |
| Bu varsayım böyle bir metodun olmasının imkansız olduğunu savunuyordu, tek yapmanız gereken, çözümleri belirli bir sayı dizisinden oluşan bir denklem yaratmaktı. | Open Subtitles | هدفها هو توضيح أن طريقة كهذه لا وجود لها، وكل ما عليك فعله هو تلفيق معادلة واحدة تكون حلولها مجموعة أعداد محددة جداً. |
| belli gerçeklerin aşikâr olduğunu kabul ettim: Kadınlar erkeklerle eşittir. | TED | أتمسك بحقائق محددة لتكون من البديهيات: النساء متساويات مع الرجال. |
| Şayet bunu yapabilirsek, etkin bir şekilde spesifik nöronları aktifleştirebilir veya bu nöronların faaliyetlerini yok edebilir veya engelleyebiliriz. | TED | عندما نحقق ذلك سيكون بإمكاننا تنشيط خلايا عصبية محددة والقضاء على أخرى ومنع نشاطها |
| Demek istediğim başkan polislerin Glades'den geri çekilmesi hakkında çok açık gözüküyordu. | Open Subtitles | يعني أنا فكرت كانت عمدة محددة جدا حول البلوز البقاء من الفسح. |
| Bu toplantılar boyunca özel bir tema sürekli mevzu bahis oldu. | TED | أثناء هذه المقابلات كانت هناك موضوعات محددة تطفو على السطح باستمرار. |
| Fakat o frenler belirli bir hıza tepki verebilir. Tamam mı? | Open Subtitles | لكن هنالك فقط سرعة محددة للحافلة التي فقط المكبابح تعمل عليها |
| Yunan canavarları içinde belirli bir yeri var. Kitonik canavarlar. | Open Subtitles | انها تنتمي لفئة محددة من الارواح الاغريقية، وحوش العالم الاخر |
| Bu üzerine belirli bir nesneyi koyduğunuzda ışıkları yanan ve müzik çalan bir kutu. | TED | وهو عبارة عن صندوق يضىء ويعزف الموسيقى عندما تضع فوقه أشياء محددة وليس عندما تضع أشياء أخرى. |
| Bu nedenle başka bir yöntem aklıma geldi; konuşmalar belirli temalar etrafında dönüyor. | TED | وهكذا فكرت في طريقة مختلفة بالتفكير في أنه، حسنا، المحادثات تتمحور حول شعارات محددة. |
| Ayrıca, beyzbolda bir de belli araç gereç ve belirli yetenekler var. | TED | وأيضاً, بالطبع, في البيسبول, هناك معدّات محددة و مهارات محددة. |
| Raporumun sadece belli bir bölümünü okumamı mı istiyorsunuz Senatör? | Open Subtitles | أنت تطلب أن أقرأ فقرات محددة من نقريري أيها السيناتور؟ |
| Şerif, hanımefendilerin beyefendilere söylememesi gereken belli başlı şeyler vardır. | Open Subtitles | شريف هناك أشياء محددة ، المرأة لا تشاركها مع الرجل |
| belli insanlara, belli günlerde zamanın perdesini aralamaları için izin verir. | Open Subtitles | وبالنسبة لأشخاص معينين في أيام محددة تسمح لهم باختراق حجاب الزمن |
| Tanımladığımız her şeyin, her ayrıntının ya da yerin, spesifik bir temsili olacak, direk bağlanabileceğimiz kendine has bir kimliği olacak. | TED | كل شئ شرحناه، كل إداة أو مكان، سيكون لديه تمثيل محدد ، سيأخذ شخصية محددة يمكن التشبيك لها مباشرة. |
| ABD'deki bazı bölgelerde, halkın elektrik kullanımı açık olarak yayınlamaya başladılar. | TED | لقد بدأوا في مجتمعات محددة في الولايات المتحدة بنشر معدلات إستهلاك الطاقة الكهربائية للناس |
| Evet Bunun için yapılmış özel bir malzeme bulman gerek. | Open Subtitles | صحيح، الآن عليك أن تعثر على عدة محددة لفعل هذا. |
| Daha belirgin bir kızı arasaydınız ve onun hakkında hiçbir şey bilmeseydiniz... | Open Subtitles | اذا كنت تبحثين عن فتاة محددة ولكنك لا تعرفين اي شيء عنها |
| İkisi arasındaki kritik fark şurada. Komik kediler o topluma özgü bir değer. | TED | وهنا الفارق الهام بين كل منها. إن القطط الكوميدية قيمة ترتبط بمجموعة محددة. |
| Monarşik olmak istemiyorlardı, sadece sınırlı bir süreliğine Kral olabileceğinizi düşünüyorlardı. | TED | ولم يكونوا يريدون الملكية بذاتها هناك كانت لديهم الفكرة بأن الملك يمكن أن ينتخب لمدة محددة. |
| Senin için önceden belirlenmiş sonuçlar için gelmemi istediğini bilmiyordum. | Open Subtitles | انا لم اعرف ان تريدنى ان اصل لاستنتاجات محددة مسبقا |
| Sonrasında tüm robo-karıncaların habitatlarında tam olarak saniyede 1 metre hızla dolanıp duracaklar. | TED | إلى حين ذلك، جميع النمل الروبوتي خاصتك سوف يمشي إلى داخل مواطنهم بسرعة محددة 1 متر بالدقيقة. |
| Size net bir soru sordum ve net bir cevap istiyorum. | Open Subtitles | أود أن أقترح عليك أن تعطي أجوبة محددة على الأسئلة المحددة التي توجه اليك |
| Fakat bu raks, bu sanat; bizleri birer hokkabaz olarak gören güruha kendimizi sevdirmek için pek faydalı olamıyor. | Open Subtitles | ولكن تلك الرقصة، وذلك الفن يقوم بالقليل من أجل أن يحببنا في جماعات محددة والتي ترى أننا مجرّد سَحَرة |
| Quahog Kablolu Yayın Şirketi'nde meydana gelen bir kazadan ötürü verici belirsiz bir süre boyunca çalışamayacak. | Open Subtitles | بسبب حادث في شركة كوهوج للإرسال الإرسال التلفزيوني سوف ينقطع لمدة غير محددة |
| Hayvan çalışmaları henüz başlamadı, ancak yakında bazı aşılar için başlayacaktır. | TED | لم تبدأ بعد الدراسات في الحيوانات، لكنها ستبدأ قريبًا للقاحات محددة. |
| Resmin neye benzeyeceğine dair kesin bir görüşüm vardı ve arkadaşımı boyarken bu görüşe sadık kalmaya özen gösterdim. | TED | كان لي رؤية محددة جداً على ما سيبدوعليه، و عندما كنت أرسمه، حرصت على أن أتابع ذلك عن كثب. |