| GD'de bir depo olduğunu bile bilmiyordum. Andy ne durumda? | Open Subtitles | لم أعرف حتى أن غلوبال لديها مخزن إذا، كيف أندي؟ |
| Tamam, sana depo için yardım edemem ama aracıları verebilirim. | Open Subtitles | حسناً، لا أستطيع مساعدتك في مخزن بل في تجار التجزئة |
| Ayrıca yüzde 55'ten daha fazla olan depolama kaynağı ile en büyük karbon deposu olan mavi karbonun da eksikliğini görüyoruz. | TED | مالذي نفتقده هنا هو الكربون الازرق, والذي هو بالمناسبة اكبر مخزن للكربون اكثر من 55 بالمائة |
| Oturduğun evin hemen köşesindeki depoda ölü bir adam bulundu. | Open Subtitles | رجل عثر عليه ميتاً في مخزن يبعد قليلاً عن مسكنك |
| Bu bir iki ay sonra bir hademe tarafından üniversitenin deposunda bulundu. | Open Subtitles | هذا وجد بعد شهرين من قبل بواب في مخزن آر سي سي |
| Tek bildiğim şey depoya giren bir şeyi fena halde istiyordu. | Open Subtitles | كل ما اعرفه ان اشخاصا ما اقتحموا مخزن المؤن كانوا يبحثون عن شئ ما حقير يريدونه |
| Bu yaratığı şafağa kadar kar deposuna götürsek iyi olur. | Open Subtitles | من الأفـضل أخـذ هـذا الشيء إلى مخزن التـبريد قبل الفــجر |
| Cinayet işlendiği gece Dunne'ın puro dükkanı yakınlarında olup olmadığını anlamak için trafik kameralarını araştırdım ve ilginç bir şey buldum. | Open Subtitles | عندما كنت أبحث في كاميرات المرور لأرى إن كنت أستطيع وضع دان في أي مكان بالقرب من مخزن السيجار ليلة القتل |
| Ayrıca boyut limitleri de vardır. İnsan beyni, kafatasının içine sığmalıdır. Ama bir bilgisayar depo büyüklüğünde ya da daha büyük olabilir. | TED | كما أن هنالك حدود للأحجام، مثل المخ البشري لديه حدود داخل الجمجمة، أما الكمبيوتر فيمكن أن يكون بحجم مخزن أو أكبر. |
| Herneyse, dediğim gibi, burası, uh, bir depo eşyaları depolamamızın nedeni ise böylece hep elimizin altında oluyorlar, böyle. | Open Subtitles | على أية حال،مثلما كنت أقول, هذا مخزن وسبب اننا نخزن الأشياء حتي تكون متوفرة دائما،مثل هذه |
| Üç tane depo kaplayan bir koleksiyondan. | Open Subtitles | من النوع الذي يتولّى منصب 3 مباني في مخزن السلع والبضائع |
| Nöbet tutarken cephane deposu infilak etti. | Open Subtitles | تؤدي الخدمة في حراسة مخزن ذخيرة والذي انفجر |
| Adam içki satıyormuş. Kanalda bir deposu varmış. | Open Subtitles | يفترضون أنه تاجر خمور فهو يملك مخزن فوق القناة |
| Çünkü gerçekten depoda alternatif bir emeklilik planı olduğuna inanmak istiyorum. | Open Subtitles | ' يَجْعلُ أنا أُريدُ حقاً للإعتِقاد هناك مخزن بديل خطة تقاعدِ. |
| Bu sayfaları özgürleştirip, sayısallaştırdığımızı düşünün, sonra da büyük, birbiri ile bağlı, küresel bir depoda sakladığımızı. | TED | إذاً، تحرير هذه الصفحات وتخيلوا رقمنتها، حسناً، ثم تخزينها في مخزن عالمي متشابك الوصلات. |
| Bu yüzden gemi deposunda kulübe yapacak kadar çok odun var. | Open Subtitles | لذا، في مخزن السفينة، هناك ما يكفي من الخشب لبناء كوخ. |
| Cephane deposunda nöbetteydi. | Open Subtitles | وكان يؤدي الخدمة العسكرية في حراسة مخزن ذخيرة |
| Küçükler liginin başkanı Bethany Van Pelt, cesedi parçalara ayrılıp terk edilmiş bir depoya saçılmış bir fahişenin konusunu mu açtı? | Open Subtitles | تم تقطيع اوصالها ومن ثم تركت مبعثره في مخزن معزول؟ |
| Sahte tabloyu kontrol etmek için delil deposuna uğradım fakat orada değildi. | Open Subtitles | لذا ذهبت إلى مخزن الأدلة للبحث عن اللوحة المزيفة، ولم أستطع إيجادها. |
| Bu bilgisayar dükkanı sana maaşını ödüyor bayım. | Open Subtitles | مخزن الكمبيوتر هذا يَدْفعُ لك مهيتك، يا استاذ. |
| Haydi ama. Bu çok saçma. Hey, haydi nalbur dükkanına gidelim. | Open Subtitles | . هذا جنون . مهلاً , دعينا نذهب إلى مخزن المعدات |
| Şimdi, Agra yakınında, sığır yemi ve tohum satan bir dükkan işletiyor. | TED | والآن يقوم بإدارة مخزن لعلف الماشية ومخزن للحبوب قرب اقرا. |
| Dünyamız, kaynaklarımız için bir ambar olmaktan öte, yemek olarak adlandırdığımız bir paylaşımın küresel coğrafyasıdır. | TED | لكن أكثر من مجرد مخزن لمواردنا. إنه كذلك الجغرافيا الكوني للتواصل الذي نسميه وجبة عشاء. |
| Birincisi senin şu hanımefendinin deposunu yüklemek. | Open Subtitles | واحدة لمرافقتكَ إلى مخزن سيدتكَ وتفريغها من محتوياتها |
| Ben sadece yem dükkanında çalışıyorum. | Open Subtitles | إنه لا يعمل فى التطور إننى فقط أعمل فى مخزن الأغذية |
| Eskici dükkanını gördüğümü söyle. Pahalı ama sanırsam inecek. | Open Subtitles | أخبريه أنى رأيت مخزن السلع البالية أنه غالى، لكننا سنساوم |
| Bu ATF'nin Buros'un deposundan aldıklarının kaydı. | Open Subtitles | حسناً, هذا مخزون مكتب مكافحة الاسلحة والمتفجرات المستولى عليه من مخزن بيوروس منذ شهر مضى. |
| -Terapistimin bürosunun yanında harika bir mağaza var. Eski moda muhteşem giysiler satılıyor. | Open Subtitles | هناك مخزن قُرْب مكتبِ معالجِي الذي لَهُ أفضل الملابسِ الممتازةِ. |