Diğer bir deyişle, hayattaki pozisyonunuz rastlantısal görünmez, ancak layık olduğunuz ve hak ettiğinizdir. | TED | بعبارة اخرى,فان موقعك في الحياة لا ياتي بمحض الصدفة و انما هو مستحق و مُكتسب. |
Ama ben kalırsam, benim ortalamamı geçerek bunu herkesin önünde hak ettiğini kanıtlamış olursun. | Open Subtitles | لكن لو فشلت أنا ستربح بتخطي معدل درجاتي و يكون فوزاً مستحق في أعين الجميع |
Ayrıca henüz sahip olmadığım ehliyetimden de üç puan ceza aldım ve suçluların önünde paslanmaz çelikten bir kâseye çişimi yapmayı reddettiğim için de hak edilmemiş bir özrü dilemeye zorlandım. | Open Subtitles | كما أني حصلت على 3 نقاط كمخالفة على رخصة القيادة التي لم أحصل عليها بعد كما أني أجبرت على تقديم اعتذار غير مستحق |
Şimdi, eğer sonuç elde edemiyorsan o zaman, Space Labs, bu proje için layık gördüğü sıradaki adamı seçmek zorunda. | Open Subtitles | والآن إن لم تستطعتقديم النتائج عندها المعمل سيجد نفسه مجبراً على ثاني رجل مستحق بهذا المشروع |
Eğer yarın burada ölürsek bütün bunlara değer. | Open Subtitles | أذا متنا غداً سيكون الأمر مستحق |
Sanki birisi Sean'a sonunda uzun zamandır hak ettiği yaşam boyu başarı ödülünü verdi. | Open Subtitles | جائزة إنجازِ العمرَ هو مستحق بجدارة جداً. لَكنِّي لَمْ أَقْتلْه. |
Ayrıca hak etmeyeni cezalandırmak şeytanın yolu değildir. | Open Subtitles | بالاضافة , معاقبة الغير مستحق ليست طريقة الشيطان |
Ve ben sana teşekkür etmek istiyorum, efendim sonunda bana hak ettiğim inancı verdiğiniz için. | Open Subtitles | وأريد أن أشكرك سيدي على الإعتراف أخيراً , حيث إيمانك مستحق |
Ailem, sizden bu zahmetli işi yapmanızı istiyorum, bu zor işi; çöplük olarak gördüğümüz, kolaylıkla yok saydığımız ve gözden çıkardığımız insanlara hak edilmeyen iyiliği sunma ve yayma işini. | TED | أيتها الأسرة، أطلب منكم أن تقوموا بالعمل الشاق، العمل الصعب، العمل المتمخض عن منح إحسان غير مستحق لهؤلاء الذين ندنيهم لمستوى القمامة الذين يمكننا أن نتجاهلهم وننبذهم بسهولة. |
Sanırım bu yemek koca bir alkışı hak ediyor. | Open Subtitles | أعتقد أنّ التصفيق لهذا العشاء مستحق |
Katiller, tecavüzcüler onlar. Ölmeyi hak ediyorlar. | Open Subtitles | إنهم قتلة، مغتصبون، موتهم مستحق جداً |
Onu hak ettiği kadere mahkûm eden hareketlerinden yalnızca biri! | Open Subtitles | وهذا أحد الأفعال التي قادته لمصير مستحق |
Han'ım, oğlum hak ettikleri şeyi alacaklar. | Open Subtitles | الخان، و بنيّ سيأخذون ما هو مستحق لهم |
Karanlık Oyun Alanı'nda yaşadığınız eğlence, gerçek bir eğlence değildir, çünkü hiç hak edilmemiştir ve ortam suçluluk, korku, endişe, kendinden nefret etme gibi bütün o güzel erteleyici duygularıyla doludur. | TED | المرح الذي تحظى به في (حديقة الألعاب المظلمة) ليس مرحًا حقيقياً ، لأنه غير مستحق نهائيًا و الجو من حولك يمتلئ بالذنب، التعاسة، القلق وكره النفس كل مشاعر المسوِّفين الجميلة .. |
Teker teker götür de seni sürükleyip layık olduğunu sona kavuşturmasınlar. | Open Subtitles | ذات يوم سوف يسحبونك إلى زوال مستحق |
Noublesso Veritable'ye katılmaya layık mısın? | Open Subtitles | هل أنت مستحق لتعميد معمدان " نوبليسر " ؟ |
Yükünüzü ortadan kaldırmaya layık değilim. | Open Subtitles | أنا غير مستحق أن أحمل عبئك |
Buna layık değilim. | Open Subtitles | لا .أنا غير مستحق |
Umarım buna değer. | Open Subtitles | أتمنى أن يكون حب مستحق |
Öyleyse buna değer. | Open Subtitles | إذاً كل شيء مستحق |
Bir futbolcu için o paraya değer. Eski futbolcu. | Open Subtitles | هذا مستحق للاعب كرة |