| şüpheli olduğuna göre davanın seyrini bir cinayet zanlısı öyle istiyor diye değiştirmek bizim için kötü bir imaj olur değil mi? | Open Subtitles | فإذن لا تزال مشتبهاً بها وسوف يبدو سيّئاً عند السماح لمشتبه به في جريمة قتل ، إملاء شروط التحقيق ، أليس كذلك؟ |
| şüpheli bir suçluyu yanlış tanımlamak gülünç bir mesele veya sivil özgürlükleri ihlal değil. | TED | لكن عدم تحديد مجرماً مشتبهاً به ليس أمراً مضحكاً، ولا انتهاكاً للحريات المدنية. |
| Şubenizin onu şu öteki suçlardan ötürü şüpheli gördüklerini, fakat herhangi bir şey kanıtlayamadıklarını bildiğini söylüyor. | Open Subtitles | يقول أنه يعرف قسمك الأمني كان مشتبهاً بالسرقات الأخرى لكنه لا يستطيع إثبات أي شيء |
| Liman Koyu Kasabı vakasında bir şüphelimiz olduğunu duymuşsundur. | Open Subtitles | واثق بأنّك سمعت بأنّ لدينا مشتبهاً بقضيّة سفّاح مرفأ الخليج |
| suçlu olduğundan emin olmak için gidip Bayan Anderson'u bir ziyaret edelim. | Open Subtitles | لذا أقول بأن نذهب لزيارة الآنسة اندرسون و سوف نعرف بسرعة إن كانت مشتبهاً بها |
| Artık, David Palmer cinayetinin şüphelisi değilsin, fakat buradayken, buna ihtiyacın olacak. | Open Subtitles | لم تعد مشتبهاً به فى قضية إغتيال الرئيس بالمر |
| Müfettiş Callahan'la konuşun. şüpheli olmadığımı söyler. | Open Subtitles | كلموا المحقق كالاهان سيخبركم بأنني لست مشتبهاً به |
| Ama ben bir şüpheli değilsem, konuşmak zorunda değilim. | Open Subtitles | أنا آسفة ولكن إن لم أكن مشتبهاً في فلست مضطرة للتحدث إليك ، أليس كذلك؟ |
| Bizzat siz daha iyi bir şüpheli olmaz mıydınız? | Open Subtitles | ألم تقل أنك يمكن أن تكون شخصياً مشتبهاً جيداً؟ |
| Grayson için bu kadar. Artık bir şüpheli değil. | Open Subtitles | حسنا، كل شيء انتهى بالنسبة لغريسون هو لم يعد مشتبهاً به |
| şüpheli olacağını biliyordun, ve röntgen isteyeceğimizi de. | Open Subtitles | لقد علمتي أنكِ ستكونين مشتبهاً بك وعلمتي أننا سنطلب صورة إشعاعية |
| Bunun sadece bir kaza olduğunu tespit edeceksiniz, ve ben artık şüpheli olmayacağım. | Open Subtitles | وتتأكد أن ماحدث كان مجرد حادثة غير مقصودة وأني لستُ مشتبهاً به |
| Sanırım bu seni tekrar şüpheli yapar? | Open Subtitles | يبدو لي أنّ هذا يجعلكَ مشتبهاً به مجدداً؟ |
| Haberlerde görene kadar, çocuğun şüpheli olduğunu bilmiyordum. | Open Subtitles | لم أدرك بأن الفتى كان مشتبهاً به حتى رأيت ذلك على نشرة الأخبار |
| Booth, onun şüpheli olabileceğini düşünüyor. | Open Subtitles | يظن بووث بانه من الممكن ان يكون مشتبهاً به |
| Tabii onların hepsi de şüpheli degillerse herkesle konuşuyor olacagız. | Open Subtitles | المستخدم الذي رأني أخرج من المرأب أقصد, ما لم يكونوا هم أيضاً مشتبهاً بهم سوف نتحدث مع الجميع |
| Elimizde 13 şüpheli katil ve bir de bu beyefendi var. | Open Subtitles | لدينا 13 قاتلاً مشتبهاً به ثمّ لدينا هؤلاء السادّة |
| Yani, üç tane şüpheli var diyorsunuz? | Open Subtitles | إذاً، فإنك تقول بأن هنالك مشتبهاً به ثالثاً؟ |
| Bir ipucu yakaladık ve bir şüphelimiz olabilir. | Open Subtitles | حصلنا على خيط في القضية، لذا فربما نملك مشتبهاً به. |
| Çünkü şu an gözüme gerçekten suçlu görünüyorsun. | Open Subtitles | لأنه بالوقت الحالي تمثّل مشتبهاً به مناسباً |
| Bu inanılmaz. Üçüncü kez cinayet şüphelisi oluyorum. | Open Subtitles | هذا لا يُصدق، إنّها المرة الثالثة التي أكون فيها مشتبهاً في جريمة قتل. |
| şüphelinin peşinde olduğumuza ve telaş edilecek bir durum olmadığına dair bir bildiri yayınlayın. | Open Subtitles | اصدرا تصريحاً يقول بأن لدينا مشتبهاً به إننا نتبع الاجراءات، لا شيء مفزع |
| Savaş suçları mahkemesi şüpheliyi uyarmaz, o şu an soruşturma altında. | Open Subtitles | محكمة جرائم الحرب لا تحذّر مشتبهاً به بأنه موضع تحرّي. |
| Bir silahım olduğunu kabul etseydim, zanlı olacaktım. | Open Subtitles | لو اعترفت بحيازتي للمسدس كنت سأكون مشتبهاً |
| Liseli bir genç kızın cinayetinde baş şüpheliydi. | Open Subtitles | كان مشتبهاً رئيسياً في جريمة قتل فتاة المرحلة الثانوية |
| Birkaç ay önceki bir federal soruşturmada şüpheliymiş. | Open Subtitles | لقد كان مشتبهاً به في قضية أوراق مالية قبل شهور |