| Genel olarak söylemek gerekirse, gelecek gerçekten, gerçekten parlak görünüyor. | Open Subtitles | وبوجه عام، سوف يضطر قلت ويبدو المستقبل حقاً، حقاً مشرقة. |
| Neyse ki, bütün radyo astronomi alanı gökyüzünde parlak radyo sinyalleri olduğu bilgisine dayanıyor. | TED | ومن حسن الحظ، أن مجال علم الفلك الراديوي بالكامل مبني على حقيقة أن هناك إشارات راديو مشرقة في السماء. |
| Zodyak dört nala gidiyor, ...yaldız gibi parlıyor ve emsalsiz tepelerden fark ediliyordu. | Open Subtitles | فتعدو بين أبراج النجوم بركابها المتلألئ وتطل مشرقة على أعلى التلال المشرفة |
| Fakat, bir şekilde, siz de biliyorsunuz, bu benim size bakıp pembe bir bluz giymiş hoş zeki bir hanımefendi görmemle aynı şey. | TED | لكن بطريقة، تعلمون، إنها بنفس الطريقة إذا نظرت لكم وأرى شابة يافعة مشرقة ترتدي بلوزة زهرية. |
| Şu an itibaren artık parlak ve ışık saçan biri olmak istiyorum. | Open Subtitles | من الآن فصاعداً أريد أن أكون مشرقة و مبتهجة |
| Çünkü güneş çıktığında, yüzeye çıkıp güneşlenirlerdi. Büyük camgözlerin dünya çapında sayılarının azaldığına | TED | ويُمثل عادة تلك الاسماك في التشمس على السطح عندما تكون الشمس مشرقة هناك قلق كبير من ان تنضب أسماك القرش المُتشمسة |
| Günlerden cuma. güneş parıldıyor. | Open Subtitles | اليوم هو الجمعة، الشمس مشرقة إنها الساعة الثانية عصراً |
| Bu, önümüzdeki on yılda Amerika Birleşik Devletleri'nin tüm doğu yarısının sürekli olarak tan vaktinden daha parlak olacağı anlamına geliyor. | TED | يعني ذلك أنه خلال العقود القادمة كامل نصف جنوب الولايات المتحدة في النهاية ستكون دومًا مشرقة أكثر من الشفق. |
| Gün ışığında görülebilecek kadar parlak olabilmesi için bu jeneratörler bir milyon kilovat elektrik üretebilir. | TED | يمكنها أن تنتج حوالى مليون كيلو وات، من أجل أن تكون مشرقة بما فيه الكفاية لتكون مرئية فى ضوء النهار. |
| parlak, çok renkli ve bükülebilir olmasını sağlıyorlar. | TED | فهو يجعلها تبدو مشرقة وملونة حقاً وقابلة للطيّ. |
| Sonra, farkediyor ki ben yalnızca miyadı dolmuş, yaşlı bir gevezeyim, ...o ise taze, parlak ve ay ışığında çok şey vadeden bir martini gibi. | Open Subtitles | و عندها تدرك أني مجرد عجوز ثرثار و أنها شابة و مشرقة و مليئة بالوعود ككأس من المارتيني في ضوء القمر |
| Metropolis'in mükemmelliğinde yeni parlak bir mücevher. | Open Subtitles | جوهرة جديدة مشرقة في متروبوليس وتضمينه في التاج. |
| Güzel bir sabah, güneş parlıyor, ve sen şu Musevilik hakkındaki fikrini değiştirdin. | Open Subtitles | ومن صباح جميل، والشمس مشرقة. وأنت غيرت رأيك عن الشيء اليهودي. |
| güneş parlıyor ve etraftaki tüm çocuklarla oyun oynuyordu. | Open Subtitles | كانت الشمس مشرقة كان يلعب مع أطفال آخرين |
| güneş parlıyor mu yoksa parlamıyor mu? | Open Subtitles | هل الشمس مشرقة أم أنها ليست كذلك ؟ |
| Gönderdiğim kız gerçek bir hazine. zeki, dürüst. | Open Subtitles | الأمر على مايرام, في الحقيقة, الفتاة التي أرسلتها مشرقة, وصريحة |
| Özür dilerim, biz birden konuşmaya başladık, çok zeki bir kızınız var. | Open Subtitles | أنا آسف، وبدأنا نتحدث فقط، وكان لديك ابنة مشرقة جدا. |
| Bazen kör noktalarımız bize parlak ve ışık saçan bir hayat verir. | Open Subtitles | أحياناً نقاط العمى تبقي حياتنا مشرقة و باهجة |
| Söylemeye çalıştığım General bölükleri 50 mil ilerletsek de- sizi temin ederim, güneş şimdi var- ...ama oraya gittiğimizde sis önümüze geçebilir. | Open Subtitles | ما أحاول أن أقوله حتى لو حركنا جنودك مسافة الخمسين ميلا حيث الشمس مشرقة الآن |
| Huzurlu... güneş parıldıyor, deniz masmavi... | Open Subtitles | ومكان هادئ, وشمس مشرقة, وبحر ازرق , |
| Sabahleyin seni gördüklerinde yüzlerindeki o ışıltılı ifadeyi görmek. | Open Subtitles | فقط عندما ترى وجوههم مشرقة في الصباح عندما يرونك |
| güneş ışıldıyor, kuşlar ötüyor. | Open Subtitles | الشمس مشرقة والطيور تزقزق |
| Bulutlar yerlerindeydi. güneş parlıyordu. Kuşlar uçuyordu. | Open Subtitles | الغيوم لا تزال تتحرك والشمس لاتزال مشرقة ، والطيور تخفق بأجنحتها |
| Bando çalmaya başladığında Yıldızlar daha çok parlar | Open Subtitles | عندما تبدأ الفرقة بالعزف النجوم تكون مشرقة وساطعة |
| "Sakın unutturma bir zamanlar, kısa bir süre parlayan Camelot diye bilinen bir yer olduğunu." | Open Subtitles | لاتدعهينسىهذا أنه ذات مرة كان هناك ومضة للحظة واحدة وجيزة مشرقة |
| Gözden daha fazla ışık girmesiyle de aydınlık, ayrıntılı bir görüntü oluşur. | Open Subtitles | مما يسمح بإدخال المزيد من الضوء الى العين، وصورة مفصّلة مشرقة قد شُكِّلَتْ |
| Üniformasında tek bir leke yoktu. Kılıcı mücevherlerle süslüydü. Mahmuzları parıldıyordu. | Open Subtitles | زيّه العسكري، الناصع، مع سيف مرصع بالجواهر ونقوش مشرقة |
| Güzelsin, şaşırtıcısın, insanı asla düş kırıklığına uğratmıyorsun. | Open Subtitles | ،أنتِ جميلة، مربكة ...مشرقة دائماً |