| fabrika sahibi, avukat, duvarcı ve doktor oldular, biri de Birleşik Devletler Başkanı. | TED | أصبحوا عمال مصانع و محامين و بنائين وأطباء، واحد منهم رئيس للولايات المتحدة. |
| Bass Endüstri'sindeki %20 hissem bir işe yaramalı ve ben işimi bitirdiğimde belki sen de yaşam tarzını gözden geçirirsin. | Open Subtitles | حصتي 20 بالمئة في مصانع باس لابد انها تعني شيئا وعندما ينتهي الامر, ربما ستعاود التفكير في مسألة العيش هنا |
| Ve bugün fabrikamız dünyadaki en büyük yoğurt fabrikası oldu. | TED | واليوم مصنعنا هو واحدٌ من أكبر مصانع الزبادي في العالم. |
| Şeker Endüstrisi tamamen olayın enerji dengesiyle alakalı olduğu fikrine dayandı. | Open Subtitles | مصانع السكر تعتمد بشكل مطلق على فكرة انها مجرد موازنة بالطاقة |
| Bunun yerine, tekstil fabrikalarını kurmak için Türkiye ve Meksika'yı seçtiler. Çünkü eğitim seviyeleri %25 ile %30 arasındaydı. | TED | فلقد اختاروا المكسيك وتركيا عوضاً عن ذلك لنصب مصانع القماش لأن مستوى تعليمهم كان حوالي 25 إلى 30 بالمئة |
| Depo Sanayi bölgesinde olduğu için etrafta bir sürü benzer araç var. | Open Subtitles | بما أن المخزن في منطقة مصانع يوجد هنالك العديد من السيارات المتشابهة |
| Bunlar kimyasal bir fabrika; doğa tarafından sağlanan en sofistike fabrikalar, ve şimdi bunları kullanabiliyoruz. | TED | انها عبارة عن مصانع كيميائية اكثر المصانع الكيميائية تعقيدا هل التي توفرها لنا الطبيعة وبمقدورنا الآن الاستفادة منها |
| Biz geldiğimizde tek bir fabrika bile yoktu. | Open Subtitles | نيكولاى فولكوف عامل بأحد المصانع لم يكن هناك أية مصانع عندما وصلنا |
| Depoların oldukları yere yeni bir fabrika inşa ettik. | Open Subtitles | وحيث كانت المخازن قمنا ببناء مصانع جديده |
| Gerçek şu ki, fabrika olmadan, Endüstri olmadan, biz bir hiçtik. | Open Subtitles | الحقيقة هي انه بدون مصانع بدون صناعة ليس لدينا شيء , |
| Baba Van, Wayne Endüstri'nin yönetim kurulunda önemli bir golfçü sadık bir koca ve birkaç metresi için kendini adamış bir aşık. | Open Subtitles | ? ان الكبير يرأس مصانع وين لاعب جولف لا غبار عليه |
| Endüstriyel bir banliyö olan Braddock Andrew Carnegie'nin ilk çelik fabrikası Edgar Thomson Work'e ev sahipliği yapmaktadır. | TED | تعتبر برادوك الضاحية الصناعية وهي موطن أول مصنع للفولاذ لأندرو كارنيجي، مصانع إدغار طومسن. |
| Baksana ne güzel. New Orleans'da pamuk fabrikası, detay. Müze... | Open Subtitles | انظري كم هي جميلة مصانع القطن فينيوأورلينزومتحف .. |
| Senin endişelerin üzerine, Knight Endüstrisi'ndeki bütün çalışanların dosyalarını kontrol ettim. | Open Subtitles | لتخفيف حدة قلقك ، سوف أفحص ملفات كل من يعمل في مصانع نايت و إدارات البحوث والتطوير |
| Kontağı kapattı, ve 2 saat boyunca en sevdiği konu olan çelik fabrikalarını anlattı. | Open Subtitles | يطفئ المحرّك و يتحدّث لساعتين بموضوعه المفضّل، مصانع الفولاذ قال : |
| Büyük kimya Sanayi fabrikaları ellerindeki toksik atıkları kampa gönderiyorlar, ve gruplar halinde mahkum satın alıp onları deneylerinde kullanıyorlar. | Open Subtitles | وألوان السموم تُجْلَب من مصانع الكيمياء إلى المعسكرات. وربما اشترى المصنع جملة من المعتقلين ابتغاءَ التجارب. |
| Rickman Industries' in ÇKM ile ilişkileri daima iyidir, Paul. | Open Subtitles | مصانع "ريكمان" كانت دائماً على علاقة طيبة مع مركز حماية البيئة "بول" |
| Bu hapishaneyi Varrick Endüstrileri inşa etti ve bu hücreyi kendime özel olarak yaptırmıştım. | Open Subtitles | مصانع فاريك قامت ببناء هذا السجن ولدي هذه الزنزانه المبنية خصيصاً |
| Açlıktan yarı baygın işçiler çatıları bombalarla uçurulmuş silah fabrikalarının çalışmasını sağladılar. | Open Subtitles | العمـال الـذيـن كـانـوا يعـمـلـون ..شبه فاقدى الوعى بفعل الجوع حافظوا على أستمرارية.. العمل فى مصانع الأسلحه |
| Kuzeyde, işçiler evlerini üç büyük fabrikanın yakınlarına inşa etmişlerdi. | Open Subtitles | إلى الشمال، ثـلاثـة مصانع ضخمه تـمـتـد بـجـوارهـا مـنـازل الـعـمـال |
| Montclair fabrikasına doğru giden içi benzin dolu bir tır var. | Open Subtitles | لقد وجدنا الشاحنة ملئى بالوقود و تتجه إلى مصانع مونت كلير |
| Ben sürekli büyük fabrikaların aliminyum fabrikaları olduğunu ve bunun İzlandada hızla arttığını dile getiriyorum. | Open Subtitles | الكلام عن ذلك، أُحيلُ في الغالب إلى الصناعةِ الكبيرةِ في آيسلندا بكُلّ مصانع الألمنيومَ أَنْ تُبْنَى في آيسلندا. |
| Yani, örnek olarak bir güç santralinde de gayet iyi çalışabilir ya da bir otomobil fabrikasında. | TED | لان هذه الدودة قد تعمل بصورة ممتازة على مصانع الطاقة او مصانع السيارات |
| Gerçek şu ki, bu düzen beş yıl önce pazar payı tahminlerine dayanan dünyadaki rastgele fabrikalarda üretimin sistematik artışıyla başladı. | Open Subtitles | الحقيقة أن نمطاَ كهذا بدأ تقريباَ قبل 5 سنوات بزيادة إنتاج منظم في مصانع عشوائية عبر العالم استناداَ لمشاريع حصص السوق |
| Hayır, üyesi olduğum çevreci grup Kazoo fabrikasının kimyasalları nehire saldığını düşünüyor. | Open Subtitles | الجماعة البيئية التي اكون جزءا منها يعتقدون أن مصانع المزمار ترمي كيماويات على النهر |