Ama Cuma birdenbire kusursuz oldu. | Open Subtitles | لكن يوم الجمعة فجأةً يصبح معصوم عن الخطأ |
Bu yayınlar; partinin beyinleri yıkanmış, Stalin'in hiç hata yapmayacağını, yaptığı her şeyin kusursuz olduğuna, onun Tanrı olduğuna inandırılmış ve buna inananlar için yapılmıştı. | Open Subtitles | الخطاب كان موجه لأتباع الحزب ممن غُسلت أدمغتهم الذين سيقوا للإعتقاد أنّ ستالين إلهًا وقد اعتقدوا أنه معصوم عن الخطأ |
Sen hep, onun kusursuz olduğunu düşündün. | Open Subtitles | أنت ِ أعتقدت ِ دائما هو كان معصوم |
- Fakat kadının kusursuz bir zevki var. | Open Subtitles | - لكنها عندها طعم معصوم. |
Ortada bir savaş varsa, hatasız taraf yoktur. | Open Subtitles | لا احد منكم معصوم من الخطأ ان الحرب تتطلب طرفان ليقوموا بها |
Bay Vaughn, zamanlamanız kusursuz. | Open Subtitles | (سارك) السّيد فوجن، توقيتك معصوم. |
Niles, bu şarap kusursuz. | Open Subtitles | ) "نايلز)، هذا الشراب معصوم)" |
Zamanlaman kusursuz. | Open Subtitles | توقيتكِ معصوم |
Barb, hiçbirimiz kusursuz değiliz. | Open Subtitles | بارب) ، لا أحد منّا معصوم) |
Kimsenin hatasız olmadığını söylüyor | Open Subtitles | تقول انه لا يوجد أحد معصوم من الخطأ |
Bak, bunu söylemekten nefret ediyorum ama, Zelenka hatasız bir kul değil. | Open Subtitles | نستخدم طن من الطاقة و المدينة لا تغمر بالمرة. انظري, على قدر ما اكره ان اقولها, زلينكا) غير معصوم من الخطا. |