Ancak bu gitgide zorlaşıyor, çünkü şehirler pürüzsüz hale geliyor. | TED | لكن يصبح هذا الأمر صعبًا، لأن المدن بدأت تصبح ملساء. |
Bir hayli kıllı ayaklarım var ayaklarımın pürüzsüz olmasını istiyorum. | Open Subtitles | لدي قدماً مشعرة لحد ما وأفضل أن أبقيها ملساء |
Terra Enstitüsü'nden önce ki pürüzsüz merayı ve şimdiki tamamen iyileşmiş ekosistemin farklılıklarını not etmek çok ilginç. | Open Subtitles | مدهش ملاحظة الفرق قبل قدوم معهد تيرا الهضاب كانت ملساء وبعده غابات يافعة |
Erkek onu dans alanının yumuşak ve düzgün olan bir bölümüne doğru itiyor. | Open Subtitles | .يجرها نحو مكان من حلبة الرقص تكون ملساء |
Adli tabip,... yaranın kenarlarının... düzgün olduğunu bildirmiş. | Open Subtitles | الطبيب الشرعي لمقاطعة دالاس قال ان اطراف الجروح كانت ملساء غير ممزقة |
Deniz kaplumbağalarının suda kayması için daha düz ve hafif kabukları vardır. | TED | سلاحف البحار ذات أصداف ملساء ولامعة؛ من أجل حركة سلِسة في الماء. |
Sadece en yetenekli pukalemun yan yana sıralanmış gösterişli ve modern binalardaki gibi klasikleşmiş Beaux Art tarzında şaheserler tasarlayabilirdi. | Open Subtitles | و فقط الحرباء الأكثر موهبة تستطيع تصميم هاته التحف الكلاسيكية الجميلة و الى جانب ذلك حدود ملساء و حديثة |
pürüzsüz yemyeşil çimlerin üzerinde duruyorsun. | Open Subtitles | "أنت واقف على سجادة خضراء ملساء من العشب. |
Bu taşlar, düz ve pürüzsüz tabakalara ayrılabilmektedir. | Open Subtitles | ينشقّ الحجر هنا إلى طبقات ملساء مسطحة |
pürüzsüz kesim, bir cam keskisiyle yapılmış. | Open Subtitles | خطوط ملساء أجريت بواسطة قاطعة زجاج |
Uyumlu akış, akışkan ve zarif, sükunet dalgaları, saflığın pürüzsüz ipleri, hızlıca tazelenen yağmurlar, rüya nehirleri, dünyayı bol bol kaplayan öfkeli su kaynakları, evrensel çözücü çözülüyor, içecek, sıvı, yaşam ve güç: su. | TED | تدفقٌ إيقاعي، مائع ورشيق، وأمواج من الصفاء، وسلاسل ملساء من النقاء، وتستكمل الأمطار بسرعة، وأنهارٌ من الأحلام، الينابيع المستعرة تغطي الأرض بوفرة، المذيب العالمي يتلاشى، الشراب والسائل والحياة والطاقة: هي الماء. |
pürüzsüz. Dokun bak. | Open Subtitles | ملساء,أشعر بالصفحة |
...onu da bir tane pürüzsüz manevra ile halletmiş. | Open Subtitles | تمت بحركة ملساء واحدة |
Kemiklerden biri pürüzsüz. | Open Subtitles | -إحدى العظام ملساء -هل أنتِ بخير؟ |
Etin içine yanan bir kemik çatlar, Ryan ama bir iskeletteki kemikler yangında pürüzsüz kalır. | Open Subtitles | العظام تتشقق عندما تحترق في اللحم يا (رايان) لكن عظام الهيكل العظمي تبقى ملساء في الحريق |
pürüzsüz ve belli. | Open Subtitles | إنها ملساء, ومحددة. |
T-yedinin arkasında. Çok düzgün görünüyor. | Open Subtitles | الجزء الخلفي من الفقرة السابعة - تبدو ملساء - |
Kenarları düzgün, hareketli, iyi huylu bir kistin tüm belirtilerini... | Open Subtitles | -الأطراف ملساء تتحرك و بها علامات الورم الحميد... |
Akciğer biyopsinin sonucu akciğerinde düz kas hücrelerinin varlığını gösterdi. | Open Subtitles | ...خزعتك الرئوية أظهرت خلايا عضليّةً ملساء |
Bir tarafı düz bir tarafı da incecikti. | Open Subtitles | ملساء من جانب ونحيلة من الجانب الآخر |
Sadece en yetenekli pukalemun yan yana sıralanmış gösterişli ve modern binalardaki gibi klasikleşmiş Beaux Art tarzında şaheserler tasarlayabilirdi. | Open Subtitles | و فقط الحرباء الأكثر موهبة تستطيع تصميم هاته التحف الكلاسيكية الجميلة و الى جانب ذلك حدود ملساء و حديثة |