| Neyse, senden önce burada kalan sürtük son dakikada yatak onun olmadığı halde onu almaya karar verdi. | Open Subtitles | قررت في آخر لحظة أن تأخذه مع أنه لم يكن ملكاً لها |
| - Hayatı onun değil gibi hissediyordu. | Open Subtitles | كانت تشعر أن حياتها ليست ملكاً لها الأزمة |
| Yani bunlar onun küpeleri degil. | TED | ولذلك هذه الأقراط ليست ملكاً لها. |
| Bütün dünyanın onun olabileceğine inanıyordu. | Open Subtitles | كان الأمر مثل... كإيمانها بأنّ العالم قد يكون ملكاً لها. |
| - Evet? Sor bakalım bu sinema salonu onun muymuş. | Open Subtitles | اسألها إن كانت ملكاً لها |
| Sadece onun tasarısı değil. | Open Subtitles | هو ليس ملكاً لها لوحدها. |
| - onun olup olmadığını bilmiyoruz. | Open Subtitles | لا نعرف لو كانت ملكاً لها |