| Pazarlama yetkilisi işe alacaksanız yeni bir ürün için açılışa özel kampanya hazırlatın. | TED | إذا كنت تريد توظيف مدير تسويق، يقوم بوضع خطة لحملة إطلاق منتج جديد. |
| Ve her yıl onlardan on yılda bir milyar insanın hayatını olumlu bir şekilde etkileyecek bir şirket yada ürün yada hizmet başlatmalarını istiyoruz. | TED | وفي كل سنة نطلب منهم بدء شركة أو منتج أو خدمة والتي من الممكن أن تؤثر إيجاباً على حياة البلايين من الناس خلال عقد. |
| Fotoğraflar, çıktılar, animasyonlar ve katılımlı olaylarda ortak yapımcı oldular. | TED | إنه مساعد منتج في إنتاج الصور و طباعتها و تحريكها و في الأحداث التشاركية. |
| Yaratıcısı, Mısırlı bir TV yapımcısı olan Ahmed Abou Haiba, gençlerin İslamiyet’ten esinlenerek daha iyi bir hayat sürmelerini istiyor.¼ | TED | مؤسسه، الذي هو منتج تلفزيوني مصري يسمى أحمد أبو هيبة، يريد أن يلهم الشباب بالإسلام من أجل حياة أفضل. |
| Ben neyi iyi satarım? ürünün önemi yok. İnsanlar ürünü değil seni alıyor. | Open Subtitles | أي منتج على الإطلاق، وستملك كل ما تريد من المال الذي تحلم به |
| Bir film yapımcısıyım ve bir bilim kurgu filmi üzerinde çalışıyorum... | Open Subtitles | أنا منتج سينيمائي وأعمل حالياً على إنتاج فيلم خيال علمي |
| Bir ürün yapma işine giren bu insanlar, aynı veritabanına sahip değiller. | TED | جميع هؤلاء الذين يقومون بصناعة منتج ما، لا يملكون قاعدة البيانات ذاتها. |
| Para kazanmak asıl amaç değil. Para sadece bir yan ürün. | Open Subtitles | ليس الهدف من التجارة هو جني المال المال هو منتج إضافي |
| Biz bile getirmişti değil bizim pazara ilk ürün laboratuvar taşması zaman. | Open Subtitles | نحن حتى لم أحضر أول منتج جهدنا لسوق عندما تم تجاوز المختبر. |
| Bununla başa çıkarken aynı zamanda çevre dostu bir ürün sunmak endüstride büyük bir değişikliğe neden olabilir. | TED | لذلك فإن القدرة على التعامل مع ذلك بالإضافة إلى توفير منتج صديق للبيئة قد يؤدي إلى تحول جذري في الصناعة. |
| "Tamam kızlar, bir noktada ekibe erkek bir yapımcı almanız gerekecek, biliyorsunuz değil mi? | TED | أنتم تعلمون أنه في نقطة ما سيتوجب عليكم تعيين منتج ذكر، صحيح؟ |
| Teşekkürler. Seni ön gösterime götürmeyi umuyordum. Büyük bir yapımcı... | Open Subtitles | شكرًا لكِ، كنت آمل أن أصطحبكِ لمشاهدة الفيلم، لقد تلقيت دعوة من منتج كبير. |
| "Frasier Crane Şov" Sunucu Doktor Frasier Crane, yapımcı Roz Doyle. | Open Subtitles | الدّكتور فرايزر Crane Show. الدّكتور فرايزر Crane، موهبة، روز دويل، منتج. |
| Filmin yapımcısı, R.F. Simpson'la tanış. | Open Subtitles | اريد ان تتعرف على منتج الفيلم ر.ف سمبوسون. |
| 56 yaşında bağırsak sendromu olan bir film yapımcısı. | Open Subtitles | منتج سينمائي في الـ 65 من العمر يعاني اضطراباً في الإمعاء. |
| Tiyatro yapımcısı ve beni yeni gösterilerinden birinde yer almam için kandırmaya çalıştı. | Open Subtitles | إنه منتج مسرحي، حاول إقناعي أن أشارك بإحدى عروضه الجديدة |
| Biliyorsunuz ki bir ürünü ortaya çıkarmanın iki yolu vardır. | TED | تعلمون ان هناك طريقتان يمكنك بهما عمل منتج |
| Diğeri ise objeyi tasarlamaktı ve bunun kullanıcı ürünü olması, araştırma aracı olmamasından emin olmaktı. | TED | والمشروع الآخر هو تصميم السمكة نفسها والتأكد من أنها منتج يصلح للمستهلك وليست أداة بحثية. |
| - Evet? Eee... Ben genç bir film yapımcısıyım ve büyük bir hayranınızım. | Open Subtitles | حسناً، أنا منتج سينمائي شاب ومن أشد معجبيك |
| Belçika'da vergisi en yüksek ithal mal nedir, biliyor musun? | Open Subtitles | أتعرف ماهو أكثر منتج مستورد أرغب بمنعه عن بلجيكا ؟ |
| - Ben Philip Tan. yapımcıyım. Sizinle bir film yapmak istiyorum. | Open Subtitles | أنا فيليب تان منتج وأريد أن أنتج فيلماً سينيمائياً معك |
| Diğerlerine göre o hala toplumun yürüyen, konuşan, üretken bir üyesi. | Open Subtitles | فهو لا يزال فردٌ منتج في المجتمع يستطيع المشي و الكلام |
| Sonradan prodüktör olan Yahudi pantolon tüccarlarının değil. | Open Subtitles | ليس لبائع السراويل اليدشى الذى تحول إلى منتج |
| O zaman, herhangi bir tüketim malı için yaptığınız gibi, neye para verdiğinizi öğrenmeyi talep ederdiniz. | TED | ثم بعدها، مثل أي منتج استهلاكي آخر، ستطلب أن تعرف ما تدفع مقابله. |
| Kilise için çok gerekli olan bazı tamiratları yaptırabileceğimiz bir ödül, tabi, bir müzik prodüktörü bu ödülü almamızı sağlarsa. | Open Subtitles | نعم، الجائزة التي يمكن أن تدفع لتشييد اصلاحات الكنسية إذا كنت منتج موسيقى |
| Sizi şu düşünceyle bırakmak istiyorum: Yeşil floresan protein ve antikorların ikisi de başlangıçta tümüyle doğal ürünler. | TED | أود أن اترككم مع الفكره الآتيه: البروتين الأخضر المضيء والأجسام المضادة كلاهما منتج طبيعي تماماً منذ البدء |
| Aslında bugün biraz verimli olman bence senin için çok önemli.. | Open Subtitles | تعرف, فقط أعتقد أنه حقاً مهم جداً أن تكون منتج اليوم |
| Geçen gün biri Amerika'daki ikinci en büyük doğal gaz üreticisi olduğumu söyledi. | TED | قال أحدهم قبل أيام أنني ثاني أكبر منتج للغاز الطبيعي في الولايات المتحدة. |