| Beni kürsüye çıkardığında ne olacağını biliyor muydun? | Open Subtitles | عندما قمت بوضعى على منصة الشهود هل كنت تعلم ماذا سيحدث ؟ |
| Siz de farkettiniz ki, kürsüye çıktıktan sonra, yalan beyanda bulundu. | Open Subtitles | وأكتشفت بعد أن أعتلى منصة الشهود أنه حنث بقسمه |
| Denver"da tanık kürsüsünde dururken soruların hepsini bu yüzden anımsayamamıştım. | Open Subtitles | لذلك لم أتذكر كا ما سألوني في منصة الشهود بدينفير |
| Ama eğer Kendra yeminli ifade için ne soracağını bilmiyorsa... | Open Subtitles | لكن اذا لم تعرف كيندرا مالذي ستسألينها على منصة الشهود... |
| Bay. Majumdar, gelin ve kürsüde konuşun. | Open Subtitles | يرجى منك إذا تريد الادلاء بشهادتك ان تقف على منصة الشهود هذه |
| Ve şimdi, Tanrı bile Tanrı bile Yüksek mahkemede sanık kürsüsüne çıkmak zorunda. | Open Subtitles | والآن ، حتى الملك حتى الملك سيقف في منصة الشهود في المحكمة العليا |
| Siz Edinburgh'da, akıl sağlığı konusunda tanıklık yaparken mahkeme katibi uzmanlık alanlarınızı okumuştu. | Open Subtitles | عندما أخذت إلى منصة الشهود في أدنبره للكلام حول العقل وكاتب المحكمة قرأ مؤهلاتك |
| Ama şimdi karşı tarafın avukatı onu yalanlamak için kürsüye başka bir şahit çıkaracaktır. | Open Subtitles | لكن الآن المُحامي المعارض يَنْوى استجواب شاهد آخر على منصة الشهود ليناقضة |
| Gaby'yi kürsüye çıkarmayacağına dair bana yemin etmiştin, ama sonra çıkardın. | Open Subtitles | لقد أقسمت لي أنك لن تضع غابي على منصة الشهود |
| O halde, bu tanığı kürsüye çağıralım, | Open Subtitles | ..إذًا نحن نستدعي هذه الشاهدة إلى منصة الشهود |
| O zaman Frank Landau'yu, federal mahkemede Eli aleyhine ne söyleyeceğini ortaya çıkarmak için özel mahkemede kürsüye çıkarabileceğiz. | Open Subtitles | عندها سيكون باستطاعتنا استدعاء فرانك لاندو إلى منصة الشهود في المحكمة المدنية كي نعرف ما ينوي قوله |
| Bay Frank'i kürsüye çağırıyoruz. | Open Subtitles | نستدعي السيد فرانك لاندو إلى منصة الشهود |
| kürsüye fabrika müdürünü çıkarabiliriz. | Open Subtitles | كان باستطاعتنا وضع مدير المصنع على منصة الشهود. |
| Ve son olarak, tanık kürsüsündeki Peter Gallagher kaşlı kadın tüm olayı görmüş. | Open Subtitles | وأخيرا , تلك السيدة بحواجب بيتر غالاغير على منصة الشهود رأت كامل الآمر |
| Bunu yapmanın tek yolu onu tanık kürsüsünden uzak tutmak. | Open Subtitles | ثمة طريقة واحدة لحدوث ذلك وهو إبعاده عن منصة الشهود |
| 9:30'da eve varmıştım. Bunu ispatlayabilirim. mahkemede tanık sandalyesinde ya da dışarıda, her yerde yemin edebilirim. | Open Subtitles | يمكننى أن أثبت ذلك و أقسم عليه ، داخل و خارج المحكمة ، على منصة الشهود ، فى أى مكان |
| Onu kürsüye çıkartıp yeminli ifade vermesini sağlamalısınız. | Open Subtitles | عليكم أن تضعونه على منصة الشهود ويدلي اليمين |
| Biliyorsunuz ki, sizi tanık sandalyesine oturttuğumda yemin edeceksiniz ve yemin altında ifade vereceksiniz. | Open Subtitles | أنت تعلمين أن على منصة الشهود ستقسمين قسما و ستشهدين تحت هذا القسم - نعم - |
| Yıllar önce kürsüde yalan söyledi. Neden? | Open Subtitles | كذب على منصة الشهود قبل ثلاث سنوات لماذا؟ |
| Onlarla görüstügümü kürsüde söylemeyi kabul edemem. | Open Subtitles | فلا يمكن أن أعترف على منصة الشهود أني قابلتهم |
| Eğer o mahkemede kalkıp, gerçekleri anlatırsam beni seven herkesin yine beni seveceklerini söyleyen sendin. | Open Subtitles | وقلت بانني اذا وقفت على منصة الشهود وقلت الحقيقة أن كل من أحب سيظل يحبني |
| Trey, tanık sandalyesinde ve yarasıyla tanıklık edecek. | Open Subtitles | الأن, تراي, على منصة الشهود يشهد، وبإصاباته |
| Kimse bu adamı sanık sandalyesine almak istemez. | Open Subtitles | لا احد يريد أن يضع هذا الشخص في منصة الشهود |