| Yolculuk için biraz yağsız şekerleme yaptım. | Open Subtitles | لقد خبزت بعض المعجنات الخالية من الدهون من اجل الرحلة |
| Ve belki de yağsız Farmer Bounty'nin mükemmel tadı olan taze sütlü tereyağını her ısırışınızda benimle aynı fikirde olacaksınız. | Open Subtitles | و ربما ستوافقونى عندما تجربون المزارع بونتى الخالية من الدهون مع المذاق الأصيل للزبدة الطبيعية |
| Ben var diyorum ve belki de siz de yağsız Farmer's Bounty'nin orijinal tadını alınca bana katılacaksınız. | Open Subtitles | و ربما ستوافقونى عندما تجربون المزارع بونتى الخالية من الدهون |
| Bu bebek öyle küçük ki onu sıcak tutacak yeterli yağ dokusu yok. | TED | هذا الطفل نحيف للغاية بحيث ليس لديه ما يكفي من الدهون للبقاء دافئاً. |
| - yağ ve şekerle dolu. - Beni öldürmeye mi çalışıyorsun? | Open Subtitles | هذه الاشياء مليئه من الدهون و السكريات ، هل تحاول قتلي؟ |
| O zaman kocaman, şişman bir kadın olurdu. | Open Subtitles | حتى انه سوف تكون له شعبا كبيرة من الدهون. |
| yağsız peynirle yaptım. | Open Subtitles | قمت بصناعتها من الجبنة الخالية من الدهون |
| Öyle denemez. Yemek üzere olduğun Eig Newtons, yağsız olmakla kalmıyor bebeksiz bir hayat sunuyor. | Open Subtitles | ليس بالضبط, لأن القطعة التي ستأكلينها خالية من الدهون وسيمنعك من الانجاب |
| Süt, tamamıyla yağsız, tamamdır. | Open Subtitles | نعم، حسناً، إنتهى. حليب الصويا، الكل، خالي من الدهون |
| ...yağsız, şekersiz ve kolesterol düşürücü. | Open Subtitles | خالي من الدهون والسكر ويخفض نسبة الكوليسترول |
| Bir bardak yağsız, duble macchiato az kafeinli ve fazladan köpüklü. | Open Subtitles | فينتي خالي من الدهون و مضاعف ماكيانتو نص كوب قهوه ورغوه اضافيه |
| yağsız pizzamın nasıl bu kadar lezzetli olduğunu... | Open Subtitles | حول ما يجعل طعم البيتزا الخالية من الدهون جيّداً |
| Gerçek peynirle yapılıyor. yağsız falan olduğu yok. | Open Subtitles | إنّها مصنوعة من جبن حقيقي لا يوجد شيء خالي من الدهون بها |
| Kahve aldım. yağsız. Bir şeker, bir Splenda. | Open Subtitles | أنا أحضرت القهوة , خالية من الدهون و السكر مع معلقة للتحريك |
| Çıkarken bisküvi alabilirsin. yağsız. | Open Subtitles | و خذي قطعة حلوى في طريقك إنها خالية من الدهون |
| yağ vücutta bir sürü bölüme dağılır ama en kötü yağ, göbekte olandır. | Open Subtitles | لأن الكثير من الدهون موزعة في أماكن مختلفة وأسوأ دهون هي دهون البطن |
| Bunun bir kısmı doğru. Amerikalılar hiç yemedikleri kadar yağ yiyor, | TED | انها نصف الحقيقة. في الواقع، إن الأميركيين يتناولون المزيد من الدهون أكثر من أي وقت مضى، |
| Kemik kırılınca bir parça yağ dokusu kana geçer ve beyin damarlarını tıkar. | Open Subtitles | قطع من الدهون تدخل في مجرى الدم والأوعية الدموية في الدماغ |
| Tamamen kendi yağ rezervlerini kullanarak yaşıyor, ama şu anda onlar son derece düşük. | Open Subtitles | يعيش الآن بشكل كامل على احتياطياته من الدهون و قد أصبحت مستوياتها منخفضة للغاية الآن |
| Aslında İnsan Kırkayak filmlerim için asıl fikrim bir çocuk tacizcisini alıp ağzından, şişman bir kamyoncunun kıçına ceza niyetine dikmekti, o yüzden bu fikir hoşuma gitti. | Open Subtitles | فكرتي الأصلية من فليم ام الاربعة والاربعين البشرية كانت الخياطة فم المتحرش بالأطفال إلى الشرج من الدهون سائق شاحنة كعقوبة، لذلك أنا أحب هذا. |
| Kocaman, şişman bir kadın mı? | Open Subtitles | ما هو انه كبيرة من الدهون الناس؟ |