| Patrona cep telefonundan mesaj bıraktım ama onunla konuşmam çok önemli. | Open Subtitles | تركت رسالة على هاتف الرئيس، إنما من الضروري أن أتكلم معه. |
| Hayatta gülmek çok önemli bir şeydir, ama biraz cefa çekmen de gerekir, yoksa hayatın güzelliklerini hiçbir zaman göremezsin. | Open Subtitles | من الضروري أن تضحك بعض الوقت لكن لا بد لك من أن تعاني قليلاً أيضا لأن هذا هو المغزى من الحياة |
| Bu bağdaştırmalar insanların bilinçli olarak düşündükleri şey ile aynı olmak zorunda değil. | TED | وهذا الربط ليس من الضروري أن يتوافق مع ما يفكر به الناس بإدراك. |
| Uyuşturucu aldığımı söylemek için sana test yazmak zorunda değilim. | Open Subtitles | ليس من الضروري أن أَكْتبُ إختبارا لإخْبارك بأنّني آتعاطى المخدّراتَ. |
| İlk muayenemden sonra, tam bir otopsinin gerekli olduğuna karar verdim. | Open Subtitles | بناء على فحصي الأولي سيكون من الضروري عمل تشريح كامل للجثة |
| Yegor'un tansiyonu yüksek ve benim de işe gitmem gerekiyor. | Open Subtitles | عنده ضغط عالي و من الضروري أن أكون في العمل |
| Şimdi şunu anladık ; tarihin illede ileri doğru gitmesi gerekmiyor. | TED | فنحن نعلم الآن أنه ليس من الضروري أن يتحرك التاريخ للأمام. |
| Harekete ilişkin bilgiler için profesyonel bir oyuncu olmanıza Gerek yok. | TED | ليس من الضروري ان تكون لاعبا محترفا للحصول على رؤيات الحركات. |
| Kalan boru hatlarının tam zamanında açılması çok önemli. | Open Subtitles | من الضروري أن تكون الأنابيب الباقية مفتوحة بالوقت المناسب |
| Küçük gri hücrelerimin gücünün yerinde olması çok önemli. | Open Subtitles | من الضروري أن تعتني بالخلايا الرمادية الصغيرة |
| Ve biliyorsun büyük bir patlamayla... ortaya çıkman çok önemli. | Open Subtitles | وأنت تعلمين أنه من الضروري الخروج مع صفقة كبرى |
| Siktir, adamım, en azından onu görmek zorunda değilim, değil mi? | Open Subtitles | اللعنة يا رجل, على الأقل ليس من الضروري أن أراه, صحيح؟ |
| Biliyorsun, Christopher, cerrahlar sığ, rütbe takıntılı klişe insanlar olmak zorunda değil. | Open Subtitles | تَعْرفُ، كرستوفر، الجرّاحون ليس من الضروري أن يَكُونون الكليشات المهوسة برتبةَ الضحلةَ. |
| Adil olmak zorunda değilim. Benim hoş bir ipim var. | Open Subtitles | ليس من الضروري أن أكون عادلا انا عندي الحبل الجميل |
| Yanlış insanlar döndüğümü öğrenirse, öldüm demektir. Silah gerçekten gerekli miydi? | Open Subtitles | ــ أعود أو أموت ــ هل كان من الضروري إستعمال المسدس؟ |
| Şu anki koşullara bakacak olursak herkesin iş başında olması gerekli görünüyor. | Open Subtitles | بمعطى الظروف بدى من الضروري أن أقدم كل العون على دفة القيادة |
| Bu noktada, gerçekten hareket etmeden, şehrin üzerinden uçmanın nasıl bir his olduğunu çıkartmanız gerekli ve mümkün oluyor. | TED | ويصبح من الضروري والممكن في هذه المرحلة محاولة نقل كيف يكون ذلك الشعور، شعور الطيران فوق المدينة دون التحرك في الواقع. |
| Kendini ezilmiş hissettiğini biliyorum ama acilen bu duygular hakkında konuşmamız gerekiyor. | Open Subtitles | تشعر بالإنهاك لكن من الضروري جدّاً أن نتكلّم حول هذا الشعور هنا |
| Toplulukların %75'inin kara yoluyla hastane erişimi olmadığı bir eyalette pahalı bir uçak yolculuğu gerekiyor. | TED | في ولاية حيث 75 في المائة من الجماعات غير موصولة بمستشفى عبر طريق، من الضروري توفر رحلة مكلفة عبر الطائرة. |
| Onu durdurmak için öldürmem gerekmiyor. Sadece onu oraya doğru getirmeni istiyorum. | Open Subtitles | ليس من الضروري أن نقتله كي نوقفه، أريدك أن تستدرجه إلى هناك. |
| Erkek adı aramaya Gerek yok. Bir kızımız olacak. Tamam. | Open Subtitles | ليس من الضروري ان نناقش اسامي الاولاد نحن سنرزق ببنت |
| Katilin sebepleri ne olursa olsun, mutlaka sizin hayatlarınızı incelememiz lazım. | Open Subtitles | مهما كانت دوافعه من الضروري النظر إلى كل جزء من حياتك |
| Tabiatıyla, her evde güzel sanatlar için bir oda olması gerekir, Lordum. | Open Subtitles | من الضروري ان يكون هناك مكان للجمال والفن في الحياة يا سيدي |
| Bu yaptığın büyük fedakarlık biliyorum ama davet edilmeleri gerekiyordu. | Open Subtitles | شكراً لكِ مرة أخرى، خالتي. كان من الضروري أن أدعوهم |
| Bu yüzden krizi çözmek için ateş etmem gerektiğini düşündüm. | Open Subtitles | لِهذا شَعرتُ بأنّه كَانَ من الضروري أطلق النار لحَلّ الأزمةِ |