| Kızkardeşine bir parça daha fazla yemek, o berbat yemekten, getirmeye çalıştı. | Open Subtitles | فقط ليحصل على شئ من الطعام المريع الذى كانوا يقدمونه لنا، لأخته |
| - Ona biraz yemek ver ve ilgilen. - Elbette! | Open Subtitles | ـ أعطيه بعضا ً من الطعام, إعتنى به ـ بالطبع |
| Öncelikle, aşk senin yemek ve nefes alma isteğini engellememeli. | Open Subtitles | أولاً أظن أن الحب يجب أن يحرمك من الطعام والأكسجين |
| Fakat bu yolcuğunun uzunluğunun kendilerinin yiyecek ve su kaynaklarını zorlayacağını biliyorlardı. | TED | ولكن كانوا يعرفوا طول هذه الرحلة قد ينزف مخزوناتهم من الطعام والماء |
| Bol yiyecek mi olacak ya da yiyecek az mı olacak? | TED | هل سيكون عالمًا به الكثير من الطعام أم القليل من الطعام؟ |
| Sabahın üçünde kedi, ona özel yiyecek almam için beni kaldırıyor. | Open Subtitles | القطة توقظني في الثالثة صباحاً لأجلب لها نوع خاص من الطعام |
| - Ben o gıda zehirlenmesi var olduğunu söyleyebilirim. - gıda zehirlenmesi! | Open Subtitles | . أنا أقول أنها تعرضت لتسمم من الطعام تسمم من الطعام ؟ |
| Bugünün özel deniz ürünleri yemeği, karides, patates kızartması ve bira. | Open Subtitles | طبق مميز من الطعام البحري والجمبري الكبير مع بطاطس مقلية وبيرة |
| Ben de bir ton yemek yapıyorum ve ben de hızlı yemek yapamam. | Open Subtitles | أنا أيضاً سأطبخ الكثير من الطعام أيضاً وأنا أيضا لا أستطيع تسريع الطبخ |
| Senin yaptığınsa ağzına daha fazla yemek tıkmak mı oldu? | Open Subtitles | إذن ما الذي فعلتهُ, ان حشرتَ الكثير من الطعام بفمها؟ |
| Şu göl evinizde yemek ve yatak var, değil mi? | Open Subtitles | منزلكم الذي بجوار البحيرة لديه ما يكفي من الطعام ؟ |
| Bir ay yetecek kadar, yemek, cephane ve -zombi otum var. | Open Subtitles | لدي ما يكفي من الطعام والذخيرة و حشيش الزومبي لمدة شهر |
| Çünkü günde tek bir kap yemek Fabian'ın hayatını tamamen değiştiriyor. | TED | لأن كوباً من الطعام في اليوم غيّر حياة فابيان تماماً. |
| İçeri girdik ve en başta sohbetimiz gerçekten iyi gitmiyordu ama o bir sürü yemek sipariş ediyordu. | TED | و ذهبنا، و منذ البداية لم ننسجم محادثتنا لم تحلق بعيدا، لكنه كان يطلب الكثير من الطعام. |
| Akıntı zayıflamaya başladığında açık denizde yüzme tehlikesini alacakları kadar yetersiz yiyecek vardır. | Open Subtitles | عندما يبدأ التيار في الضعف، لا يبقى من الطعام ما يستحق المخاطرة لأجله |
| Erkek kutup ayıları kış devriyesinde, fakat yiyecek bulması çok zor. | Open Subtitles | ذكور الدببة القطبية في سباتهم الشتوي لكن يوجد القليل من الطعام |
| Sadece bir tane kase ve biraz yiyecek. Teşekkür ederim. | Open Subtitles | ـ إنه مجرد صحن وبعض من الطعام ـ شكراً لكِ |
| Neye ihtiyacımız varsa hepsi burada var... Sınırsız yiyecek, su... | Open Subtitles | لدينا كل مانحتاج هنا كمية غير محدودة من الطعام والماء |
| Civcivinin parlak turuncu ağızını görmesi daha çok yiyecek getirmesi anlamına gelir. | Open Subtitles | منظر لون فم فرخها البرتقالي اللامع يحتاج منها إحضار المزيد من الطعام |
| Bir saat içinde hisara nakletmek için yiyecek ve malzeme hazırlamasını istediğimi söyle. | Open Subtitles | بجمع أكبر قدر من الطعام والمؤن لأنه سيتحرك نحو الحصن خلال الساعة القادمة |
| Süpermarketler ne kadar gıda ziyan ettikleri hakkında benimle konuşmak bile istemiyorlardı. | TED | الأسواق المركزية لم ترغب أن تتحدث معي حتى عن مقدار ما كانوا يبددونه من الطعام. |
| Bunun için öğlen yemeğini kaçırıyorum. Birkaç öğlen yemeği kaçırabilirsin. | Open Subtitles | .لقد فوتت غداءا لاجل هذا .اظنك قادرا احتمال تفويت القليل من الطعام |