| Ona öldüğünü söylemenin aptalca olduğunu demiştim. İyi, sen dene. | Open Subtitles | قلتُ أنّه من الغباء إخباره أنّه ميّـت، حسناً فلتجرّب أنت |
| Kendimizi alışveriş merkezlerine çekmek için tonlarca metal, cam ve plastik kullanmamız aptalca. | TED | من الغباء أن نستخدم 2 طن من الزجاج والمعدن والبلاستيك لحمل أنفسنا من البيت الى السوق. |
| Buraya gelmem çok aptalcaydı. Bunu neden yaptım, bilmiyorum. | Open Subtitles | من الغباء ، قدومي إلى هنا لست ادري لماذا أتيت |
| Birisinin bu tür saçmalıklara inanması için ne kadar aptal olması gerekir ki? | Open Subtitles | كيف من الغباء ان شخص ما عليه تصديق الكثير من الهراء مثل كذا |
| Fielding, bu kadar kazanmaya yakınken kampanyayı bir kenara atmak aptallık. | Open Subtitles | من الغباء جداً تركك تمر بهذه المنافسة وحدك وأنت على أعتابها. |
| Bak şimdi, bence gün gün bunu yaşamak çok saçma. | Open Subtitles | حسنٌ .. انظروا .. أظن أنه من الغباء أن نتبع نظام يوم ٍ بيوم |
| İşi ben batırmış olsaydım, bunu söylemem salaklık olurdu, değil mi? | Open Subtitles | من الغباء أن أقوم بإفساد تلكَ الصفقة, صحيح؟ |
| Salak... İnsanların ellerine silah alıp böyle davranması çok salakça. | Open Subtitles | من الغباء أن يتصرف الناس بطريقة السلاح هذة |
| İçme suyunu Fiji'de plastik şişelere koyup buraya taşımamız aptalca. | TED | من الغباء أن نضع المياه في قوارير بلاستيكية نعبئها في 'فيجي' ونرسلها الى هنا. |
| Bütün bunların ardından, zihinsel enerjiyi boşa harcamak sizce de aptalca olmaz mı? | TED | بعد كل هذا، ألا تعتقد أنه من الغباء إضاعة الطاقة العقلية؟ |
| Fakat geleceğimizin mühürlendiğini söylemek de aptalca. | TED | ولكن من الغباء أيضا القول بأن مصيرنا مختومٌ. |
| Her zaman bilimin ve evliliğin uyumsuzluğuna inandım fakat genellemeye inanmak da aptalca olur. | Open Subtitles | أعتقد دائما العلوم و الزواج يكون غير متوافق ولكن من الغباء أن نعتقد في التعميم. |
| Evdeki tek hizmetçiyi öldürmek çok aptalca. | Open Subtitles | من الغباء قتل الخادم الوحيد فى هذا البيت |
| aptalca. Silahı gören değişiyor. | Open Subtitles | من الغباء أن يتصرف الناس بطريقة السلاح هذة |
| Aynı binada çalışırken birbirimizi görmezden gelebileceğimizi düşünmek çok aptalcaydı. | Open Subtitles | انه من الغباء اننا قررنا اننا نستطيع ان نتفادى بعضنا و نحن نعمل في نفس المبنى |
| Bana göre, geleneksel düğün yapmak aptalcaydı, çünkü bakire değildim. | Open Subtitles | بالنسبة لي، كان من الغباء أن أقيم عرساً أبيضاً، لأنني لم أكن بكراً |
| Maske takmadan beni tanıyan birisini kaçırmaya çalışacak kadar aptal mıyım ben? | Open Subtitles | كم من الغباء سيكون أن أحاول خطف شخص يعرفنى بدون إرتداء قناع؟ |
| Söylediklerimde sahte bir şeylerin olduğunu anlamaması aptallık olurdu. | Open Subtitles | كانت من الغباء ألا تحس أن هناك خـلل في حياتي |
| Uyumayı düşünmem bile çok saçma çünkü sen benim üstümsün ve yerini doldurmam lazım. | Open Subtitles | حسنا, لقد كان من الغباء ان اواصل النوم طالما انتي مسؤولة عني, لذا اتيت لأغطي عملك |
| İşi ben batırmış olsaydım, bunu söylemem salaklık olurdu, değil mi? | Open Subtitles | من الغباء أن أقوم بإفساد تلكَ الصفقة, صحيح؟ |
| Gençken, filmler izliyordum, çok salakça olduğunu düşünüyordum daima. | Open Subtitles | عندما كنت صغيراً شاهدت الأفلام اعتقدت دائماً أنهُ كان من الغباء بحيث |
| Yönteminiz çok saçmaydı zaten. | Open Subtitles | هل تعرف لماذا؟ كان لديك شيء من الغباء بحيث على أي حال. |
| Beni bekleyeceğini düşünmek aptallıktı. | Open Subtitles | كان من الغباء أن أعتقد أنك ستظلين في انتظاري |
| Birinin kendini feda etmesi aptallıktır. Ne uğruna? | Open Subtitles | إنه من الغباء أن يضحي المرء بنفسه لماذا؟ |