öfke temsilcileri gibi hareket edip, intikam çağrıları yapmayı bırakmamız gerekiyor. | TED | يجب ان نتوقف عن التصرف كوكلاء للغضب والدعوة لأيام من الغضب. |
Onunla birlikte savaşmak, savaşçıyı kontrol edilemez bir öfke durumuna sokuyormuş. | Open Subtitles | إن القتال بواسطته يضع المحارب في حالة من الغضب غير المكبوح. |
Onunla birlikte savaşmak, savaşçıyı kontrol edilemez bir öfke durumuna sokuyormuş. | Open Subtitles | إن القتال بواسطته يضع المحارب في حالة من الغضب غير المكبوح. |
Her kurbanı 30'dan fazla bıçaklaması zanlının kesinlikle öfkeli olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | لكل ضحية,هذا الجاني عنده الكثير من الغضب نحتاج للمزيد من الأجوبة |
Bekle Tsukune, küçük bir çocuğa bu kadar kızmak biraz abartı oluyor. | Open Subtitles | انتظر تسوكوني , لا فائدة من الغضب , فهي في النهاية ما زالت صغيرة |
Anlamı, mutluluğu ve acıyı eşit gören korku ve öfkeden yoksun, sakin zihinli olan insana bilge insan denir. | Open Subtitles | معناها ، الشخص الذي تتساوى عنده ..السعادة والحــزن ..ويخلو من الغضب والخوف ، لديه عقل هادىء يسمى شخص متعــلم |
Ve kanser olduğum için kanser olmaya kızmanın bir anlamı yok. | Open Subtitles | ولا جدوى من الغضب على السرطان لأنه سرطان |
Çokça öfke, çılgın neşe, çokça dikkat, zulümdü. | TED | كان هناك الكثير من الغضب فكاهة مجنونة ، الكثير من الاهتمام ، والغضب. |
Böyle bir öfke, acı ve kafa karışıklığı evresinden geçerken terapistimden bir randevu aldığımı hatırlıyorum. | TED | لذلك في احدى المرات عشت هذه الحالة الغريبة من الغضب و الألم و الارتباك، أذكر أني حجزت موعدا مع معالجي النفسي. |
Geçmişte, çok fazla öfke, çok fazla çete davranışı, çok fazla grup tacizi teşvik ediyordu. | TED | وفي الماضي، كان يحفّز الكثير من الغضب والسلوك الغوغائي، وكان يحفّز الكثير من المضايقات الجماعية. |
Bu devasa öfke devresinde, etrafımızda ateş çemberleri yandığı zaman, devrimci aşkın , çağımızın gereksinimi olduğuna inanıyorum. | TED | وفي هذه الحقبة من الغضب الهائل، عندما تحرق النيران جميع من حولنا، أعتقد أن الحب الثوري هو مطلب عصرنا الحالي. |
Hayatımda gördüğüm en kötü öfke seli. | Open Subtitles | أنها أسوأ عاصفة من الغضب العام الذى أشهدها على الأطلاق |
Sonra bendeki öfke sıcakkanlı idi General, söylediğin gibi. | Open Subtitles | ثم غلى دمي من الغضب جنرال، مثلما أنت قلت. |
Atmosfer.. Atmosfer öfke ile doldu. | Open Subtitles | الهواء الهواء سميكا للغاية مع شيئ من الغضب. |
Baban, geldiği durum yüzünden... çok öfkeli. | Open Subtitles | والدك لديه الكثير من الغضب عن كيف تغيرت حياته |
Artık kızmak yok ya da senin kızgın olduğunu görmeme ya da ona benzer hiçbir şey yok. | Open Subtitles | لا مزيد من الغضب ثم الانتظار لرؤية ما إذا كنت أعرف أنكِ غاضبة -أو أي من هذا . |
Ancak bu nefret ve öfkeden kurtulamasaydım, şimdi burada olur muydum, bilmiyorum. | TED | إن لم أجد طريقةً للخروج من الغضب والكراهية، لست متأكدة إن كنت سأقف هنا اليوم. |
Ve kanser olduğum için kanser olmaya kızmanın bir anlamı yok. | Open Subtitles | ولا جدوى من الغضب على السرطان لأنه سرطان |
Daha önce onu hiç bu kadar sinirli ve heyecanlı görmemiştim. | Open Subtitles | لم أرها حتى هذا اليوم في مثل هذه الحال من الغضب |
Ağlayabilirim ama üzüntüden veya sinirden değil seninle bu tartışmayı yapmaktan. | Open Subtitles | لكنهم ليسوا دموع الحزن أو من الغضب لكن فقط بسبب أني اقوم بهذه المناقشة معك رجاء، لا تختلقي شجار |