| Bununbirgüldürmeilacıolmasınarağmen, aptalca bir nedenden dolayı, bundan hiç zevk almıyorum. | Open Subtitles | لكن لسبب ما أشعر بأني لم أخذ كفايتي من المتعة |
| Bir enstrüman çalmak ve müzik icra etmekten alabileceğim çok fazla şey ve keyif var. | TED | يوجد الكثير من المتعة والاشياء التي يمكن ان احصل عليها من العزف على الة موسيقية والاداء |
| Doğru ama insanları korkutmak işin en eğlenceli taraflarından biri. | Open Subtitles | صحيح، لكن تخويف الناس هو جزء مهم من المتعة ايضاً |
| Çok neşeli biri. Onu seveceksin. | Open Subtitles | لديه الكثير من المتعة اعتقد انكى ستعجبين به |
| eğlence bitti çocuklar. Atın silahları. | Open Subtitles | أكتفينا من المتعة يا رفاق أتركوا أسلحتكم |
| Fakat ya hayat sadece zevkten daha basit değilse? | TED | و لكن ماذا لو كان في الحياة ماهو أكثر من المتعة فقط؟ |
| Sessiz kalmak dansı çok daha keyifli kılıyor, değil mi? | Open Subtitles | هذا يزيد من المتعة ألا تظن هذا؟ |
| Güven bana, bir kaç geceden sonra, biraz heyecan için yalvaracaksın. | Open Subtitles | ثق بي, بعد ليلتين, سوف تتذلل لتنال قليلا من المتعة |
| Bu müzik çalan makineyi izlemek bize garip bir zevk verdi. | TED | أتي من المتعة الغريبة لمشاهدة آلة تعزف الموسيقي. |
| Geçen yıl oraya gittim. Orada zevk aldığım şeylerden biri de bu mağaralara gitmekti; | TED | لذا سافرت هناك العام المنصرم، وجزء من المتعة التي حظيت بها هناك كان ذهابي إلى هذه الكهوف. |
| Hiç tanımadığım bu adamla... nasıl bu kadar zevk alabildim? | Open Subtitles | كيف أمكنني الحصول على الكثير من المتعة لي وحدي مع هذا الرجل الغير معروف؟ |
| Fakat bu şişmiş dudaklar, çökmüş gözler ve kızarmış yanaklarla bile, ben, işte tam burada, inanılmaz bir keyif alıyordum. | TED | ولكن حتى مع شفاه متورمة وعينين غائرتين ووجنتين مضرجتين بالحمرة، وجدت أن هذا المكان هنا يعج بالكثير من المتعة. |
| Bir şeyler yapmak, bilirsiniz -- bir şeyler yapmak aslında bana çok keyif veriyor. | TED | صنع الأشياء، كما تعلمون – صنع الأشياء فعلا يعطيني الكثير من المتعة. |
| Ve son olarak, yüzencik festivali ne kadar eğlenceli olurdu küçük istiridyeleri onlar resiflere doğru ilerlerken kutlamak. | TED | وأخيرا، كم سيكون من المتعة مشاهدة الكوكب المفسلب ونهتف لتكتلات المحار لأنها تذهب الى الشعاب المرجانية. |
| Böyle oynamak çok eğlenceli aynı zamanda. | TED | يكفي أن هنالك الكثير من المتعة في اللعب بها أيضا. |
| Tek amacım havamızı biraz neşeli tutmaktı. | Open Subtitles | أنا حاول فقط أنا أجعل الأمور... بها شيء من المتعة |
| Tek amacım havamızı biraz... neşeli tutmaktı. | Open Subtitles | ...أنا حاول فقط أنا أجعل الأمور بها شيء من المتعة |
| Daha çok eğlence ve kahkaha var. | Open Subtitles | يوجد فيه الكثير من المتعة و الكثير من الضحك |
| Bu kadar eğlenceli olacak, ...ama genelde bu işin eğlence miktarı bu kadarda bitiyor. | Open Subtitles | انت تقول بانها سوف تكون بهذا القدر من المتعة و لكن في الاخير يكون بهذا القدر من المتعة |
| Sesini kullanmadan önce kendini bu zevkten niye mahrum ediyorsun anlamıyorum. | Open Subtitles | لا أفهم لماذا تظن أنه عليك أن تحرم نفسك من المتعة قبل أن تقوم بالآداء |
| Çoktan suçlandığımız zevkten kendimizi neden mahrum bırakalım? | Open Subtitles | لما نمنع أنفسنا من المتعة التي أتهمنا بها مسبقاً ؟ |
| Sessiz kalmak dansı çok daha keyifli kılıyor, değil mi? | Open Subtitles | هذا يزيد من المتعة ألا تظن هذا؟ |
| WrestleMania'da ring kenarı koltuklarda sonuçlanacak, eğlenceli ve heyecan verici bir hafta olacak. | Open Subtitles | سيكون أسبوع من المتعة والإثارة ،. توجت فى مقاعد الصف الاول فىحلبهالرسلمانيا. |