| Ben de önemli olmak istedim! Ama götüme gümüş bir enema yapılmış olarak doğmamıştım! | Open Subtitles | أردتُ أن أصبح مُهمّاً أيضاً، لكنّني لم أولد بحقنة شرجيّة ذهبية في مؤخرتي |
| Yemin ederim, önemli olmasa istemezdim. | Open Subtitles | أُقسم بأنه لم يكن الأمر مُهمّاً لما طلبت |
| Ama evrim yasasına karşı savaşı, düşünce özgürlüğü savunmanın ve ülkesine hizmetin önemli bir yolu olarak görüyordu. | Open Subtitles | بيد أنّه رأى من المعركة ضدّ قانون التطوّر طريقاً مُهمّاً للدّفاع عن حريّة الثقافة وخدمة بلده. |
| İlişkimizi mahvedecek kadar önemli olan şey ne olabilir? | Open Subtitles | ما الذي يُمكن أن يكون مُهمّاً بشدّة يجعلكِ مُستعدّة لإفساد علاقتنا؟ |
| İçinde her ne varsa saklayacak kadar önemli ama o kasaya koyacak kadar değerli değil. | Open Subtitles | أياً كان ما يُوجد هنا، فقد كان مُهمّاً بما يكفي لإخفائه، لكن ليس قيّماً بما يكفي لوضعه في تلك الخزنة. |
| Baba bana güven, önemli olmasa senden rica etmezdim. | Open Subtitles | ثق بي يا أبي، ما كنتُ لأطلب هذا منك إذا لمْ يكن أمراً مُهمّاً. |
| - Benim için önemli değil. - Değil mi? | Open Subtitles | ــ ذلك الشيء ليس مُهمّاً بالنسبة لي ــ هل هو كذلك ؟ |
| önemli olmasaydı istemezdim. | Open Subtitles | ما كنتُ لأطلب ذلك لو لم يكن الأمر مُهمّاً |
| Bugünlerde önemli biri. | Open Subtitles | لقد صار رجلاً مُهمّاً هذه الأيّام. |
| Bunu biliyor olman önemli. İstediğin kadar bekleyebilirsin. | Open Subtitles | مُهمّاً أنّ تدركِ ذلك، خذي وقتكِ. |
| Boş ver, hiç önemli değil. | Open Subtitles | ليس أمراً مُهمّاً حقاً، ليس مُهمّا. |
| Bunun neden önemli olduğunu anlayamadım. | Open Subtitles | حسناً، لا أرى كيف يكون هذا مُهمّاً. |
| ...çok önemli, önemli bir ... arkadaşımsın. | Open Subtitles | أنت لا تزال مُهمّاً جداً لي، صديق... مُهم. |
| Neyse, çok da önemli değil. | Open Subtitles | حسناً، لا يهم، هذا ليس مُهمّاً. |
| önemli olsa iyi olur. | Open Subtitles | من الأفضل أن يكون الأمر مُهمّاً. |
| önemli bir şey olsa iyi olur. | Open Subtitles | من الأفضل أن يكون هذا مُهمّاً. |
| İlk çıkmaya başladığımızda bana vermiştin, bende senin için önemli diye sakladım ve yalan söyledim. | Open Subtitles | لأنّك أعطيتني إيّاه عندما بدأنا التواعد، وعلمتُ أنّه كان مُهمّاً لك، ولذا... كذبت. |
| önemli bir şey değil. Sadece içki içeceğiz. | Open Subtitles | ليس الأمرُ مُهمّاً , فقط موعد للشرب |
| Tamam madem bu kadar önemli | Open Subtitles | حسناً إذا كان ذلك مُهمّاً لكِ |
| Bodaway'i cezalandırmak masum insanların güvenliğinden daha önemli değilmiş, üzgünüm. | Open Subtitles | مُعاقبة (بوداواي) ليس مُهمّاً بقدر إبقاء الناس الأبرياء آمنين، لذا أنا آسف. |