| Du-Dur bi. Ben senin çıktığın kişi değilim. Biz birlikte yaşıyoruz. | Open Subtitles | انتظري انا لست من الأشخاص الذين تواعديهم نحن نعيش مع بعضنا |
| Şu anda -- dünyadaki tüm insanlar -- aynı siber ırmağın yanında yaşıyoruz ve hiçbir ulus, ırmağı kendi başına düzenleyemiyor. | TED | نحن الآن نعيش مع كل البشر من انحاء العالم على ضفاف نهر إلكتروني واحد وليس هناك دولة واحدة يمكنها ضبط هذا النهر |
| Fiziksel dünyada bu sınırlarla yaşıyoruz. | TED | في العالم المحسوس، نحن نعيش مع هذه الحدود. |
| Her ırktan, her inançtan insanla bir arada yaşamayı öğrenmeliyiz. | Open Subtitles | يجب علينا أن نتعلم كيف نعيش مع جميع الأجناس والأعراق والحضارات. ونتحد لنصنع غرب جديد. |
| Sadece dokuz saattir tanışıyoruz ama beraber yaşamaya başladık bile. | Open Subtitles | مضت تسعة ساعات فقط ونحنُ نعيش مع بعضنا مِنَ الآن. |
| EUN Won ve benim beraber yaşamamız muhtemelen seni rahatsız ediyordur. | Open Subtitles | أون لي وون وأنا نعيش مع بعض لذلك أتيت لتحدث معك .. |
| Küresel adaletsizlik salgınıyla yaşıyoruz ama görmezden gelmeyi tercih ediyoruz. | TED | نعيش مع وباء عالمي من الظلم، ولكننا اختارنا تجاهله. |
| Bak, pratik olarak birlikte yaşıyoruz, eğer yalnızca erkeklerle yatıyorsan yani canını sıkmayı aklıma bile getirmem. | Open Subtitles | حسنا, انصت, نحن عمليا نعيش مع بعض, لذلك إذا كنت مثل هؤلاء .. أعني إذا كنت تحب الفتيان فلن أجرؤ علي مضايقتك |
| Yaban domuzu ailelerinin hemen yanında yaşıyoruz. | Open Subtitles | نحن نعيش مع اتجاه الريح من عائلة مكونة من الخنازير البرية |
| Orta Doğuda, Balkanlarda ve İrlandada çözümlenemeyen sonuçlarıyla yaşıyoruz. | Open Subtitles | نحن نعيش مع نتائجها العالقة في الشرق الأوسط ، ودول البلقان ، وإيرلنده |
| Çıkmaya başlamak için biraz geç kaldık gibi. Zaten birlikte yaşıyoruz. | Open Subtitles | فات الأوان قليلاً على التواعد إننا نعيش مع بعضنا البعض |
| Bur mercan resifinde hep beraber yaşıyoruz. | Open Subtitles | نحن جميعاً نعيش مع بعضنا البعض في هذه الشعاب المرجانية |
| Ama hala Paskalya Tavşanı'na inanan yedi yaşında bir kızla yaşıyoruz. | Open Subtitles | لكننا نعيش مع فتاة فى السابعة من عمرها والتى مازالت تؤمن بوجود أرنب عيد الفصح |
| "Paranın faydalarından biri, bize hatalarımızın sonuçlarıyla yaşamayı mecbur kılmamasıdır." | Open Subtitles | .أحدإستعمالاتالمال. .. بأن يسمح لنا أن لا نعيش مع ما ارتكبناه من أخطأ |
| Hem terk etse bile sizin kadar kötü biriyle yaşamayı istemeyiz. | Open Subtitles | و حتّى لو هجرنا، فما كنّا لنريدَ أبداً أن نعيش مع شخصٍ مريعٍ مثلكِ. |
| İkimiz de hayal kırıklığı ile yaşamayı öğrenmek zorundayız sanırım. | Open Subtitles | لكن أعتقد إنه علينا أن نتعلم أن نعيش مع خيبات الأمل |
| Büyükanneniz ile yaşamaya gidebiliriz, ...Virgina'ya. | Open Subtitles | لقد نجح الأمر كما أملت بإستطاعتنا أن نعيش مع جدتكم في ولاية فرجينيا |
| Annemle yaşamaya başladığımızda asıl özlem neymiş görürsün. | Open Subtitles | أنتظر حتى نعيش مع أمي |
| "...onunla yaşamaya devam edebileceğiz..." | Open Subtitles | سوفَ نعيش مع إبنتنا |
| Birlikte yaşamamız gereken bir yük bu. | Open Subtitles | ان هذا مرهق ويجب ان نعيش مع بعضنا |
| Annemle yaşamamız daha iyi olacaktır. | Open Subtitles | من الأفضل أن نعيش مع أمى |