| Bir sonraki emre kadar aynı odaya adım atmayacaksınız, anlaşıldı mı? | Open Subtitles | لن تضعوا أقدامكم في نفس الغرفة لإنذار آخر ، فهمتم هذا ؟ |
| Açlıktan ölen bir Wraith ile bir insanı aynı odaya koymaktan bahsediyoruz. | Open Subtitles | نحن نتحدّث عن وضع إنسان في نفس الغرفة مع ريث جائع. |
| Otel görevlisi cinayetin olduğu gün ikinize aynı odayı göstermiş. | Open Subtitles | موظف استقبال الفندق وضعكم في نفس الغرفة في حدوث الجريمة. |
| Gerçi umurumda da değil yani. Önce aynı odayı paylaşacaksınız dediniz, paylaştım. | Open Subtitles | وبجانب ذلك, أنا لا أهتم حقاً, في البداية جعلتني أشاركها في نفس الغرفة, شاركتها في نفس الغرفة |
| Tıpkı sizlerle benim aynı odada olmamız gibi, kilometrelerce uzakta olsa bile. | TED | كأنني وأنت في نفس الغرفة علي الرغم من كوننا علي بعد أميال. |
| Ve uzaktaki arkadaşlarla konuşmak onlarla aynı odada birlikte oturuyormuşsunuz gibi olacak. | TED | والتحدث إلى صديق بعيد جدًا سيكون مثل جلوسكما معًا في نفس الغرفة |
| Düşüncenize katılmıyorum, bu aynı oda eğer içinde ben kalırsam aynı oda olmadığını görebilirim. | Open Subtitles | انا لن اُصر على انها نفس الغرفة لو اقمت بها ورايت انها ليست الغرفة |
| Yani ben olsaydım, ikisini de aynı odaya koyardım böylece buradan çıkmak için birbirlerini cesaretlendirirlerdi. | Open Subtitles | أعني، لو أن الأمر بيدي لوضعتهما في نفس الغرفة لكي يشجّعا بعضهما للخروج من هنا. |
| Hayır, hayır. Biz sadece aynı odaya kayıt yaptırmışız. | Open Subtitles | أوه هذا ناعم أكثر من اللازم ,سأخلعه يبدوا ان هناك خطأ ووضعونا في نفس الغرفة |
| Güney'le yüz yüze görüşmeyi, aynı odaya girmeyi reddediyorlar. | Open Subtitles | لن يتفاوضوا وجها لوجه مع الجنوب، ليس في نفس الغرفة |
| Annelerimizi birlikte aynı odaya kapatsak n'olurdu çok merak ediyorum. | Open Subtitles | أتسائلُ لو وضعناهُما في نفس الغرفة فماذا قد يحدث. |
| Bu adamı benimle aynı odaya koyarak işleri içinden çıkılmaz hale getirdiğini biliyorsun sanırım? | Open Subtitles | انت تدرك بأنك تحفر لنفسق أعمق بوضعك هذا الرجل أمامي في نفس الغرفة |
| aynı odayı tuttum. İki kez tıklat ki sen olduğunu bileyim. | Open Subtitles | . سوف أحصل على نفس الغرفة . دق على الباب مرتين ثم سأعرف انه انت |
| Camille ve ben, aynı odayı paylaşıyoruz. | Open Subtitles | كاميل وأنا، لا نَشتركُ في نفس الغرفة حتى. |
| Göründüğü gibi değil. Hepimize aynı odayı vermişler. | Open Subtitles | أوه هذا ناعم أكثر من اللازم ,سأخلعه يبدوا ان هناك خطأ ووضعونا في نفس الغرفة |
| Bay Griffin, Clarence Thomas ile aynı odada olmayı bırakın aynı eyalette bile bulunmadığınıza dair su götürmez kanıtlarımız var. | Open Subtitles | لدينا ادلة قاطعة انك لم تتواجد مع كليرنس ثومانس في نفس الغرفة من قبل بل ولا حتى في نفس الولاية |
| Böylesine bir krizin ikimizi aynı odada bir araya getirmesi. | Open Subtitles | تلزم أزمة مثل هذه لكي نكون في نفس الغرفة سوية |
| Beş haftadır aynı odada kalıyoruz ve ben seni hiç incittim mi? | Open Subtitles | كنا نعيش معاً في نفس الغرفة لخمسة أسابيع، هل قمت بشيء خاطىء؟ |
| Haftalardır aynı oda içinde bile bulunmuyorlar ama bunca zaman sonra yalnızca angut oğulları nedeniyle biraraya geliyorlar. | Open Subtitles | لم ارهم معاً في نفس الغرفة لأسابيع والمرة الوحيدة التي يفعلون فيها هذا هي لمناقشة ابنهم الغبي |
| Bana belli gelen tek şey ikinizde aynı oda da yaşayıp aynı diş fırçasını kullandığınızdı. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي كان واضحآ لي أن كليكما تعيشان في نفس الغرفة وتستعملان نفس فرشاة الاسنان |
| Baba, dans etmenizi istemiyorum. aynı oda da olun yeter. | Open Subtitles | بابا، لا أطلب منك أن ترقص معها بل أن تكون في نفس الغرفة فقط |
| Burası Hershell' in öldüğü oda değil mi? | Open Subtitles | هل هذه نفس الغرفة التي مات بها هارشيل |
| Babam onun pazar günü boşalabileceğini söyledi, ama kolaylıkla anlayacağınız gibi odalar aynı, sadece numaraları farklı. | Open Subtitles | والدي قال لي بأن الغرفة رقم 10 لن تكون جاهزة قبل الأحد ولكن ، أنت تفهم إنها... نفس الغرفة ، ولكنها تختلف في الرقم |