| Bir çeşit uzun menzilli nakliye gemisinin mürettebatı falan mıyız? | Open Subtitles | أنحن طاقم سفينة شحن مسافرين نوعًا من المسارات طويلة المَدى؟ |
| Acı Bir çeşit alarmdı -- iyi anlamda-- yani vücudun yaralanma sonucu sinyal vermesi, kırılmış bir kol gibi. | TED | كان من المفترض أن يكون الألم نوعًا من جرس إنذار.. بطريقة جيدة. طريقة الجسم في الإشارة للإصابة، مثل ذراع مكسور. |
| Bu hiyerarşik yapı Bir çeşit gramerdir. | TED | يعد هذا الهيكل الهرمي نوعًا من القواعد. |
| Nollywood ayrıca Afrika'da daha önce hiç görülmemiş bir tür moderniteyi örneklemektedir. | TED | تجسد نوليوود أيضا نوعًا من الحداثة لم يسبق لها مثيل في أفريقيا |
| Bütün içimizdeki kişiye özel görüntü fikrinin bir tür illüzyon ya da kafa karışıklığından ibaret olduğuna dair düşüncesi. | TED | فكرة الفيلم الداخلي الذاتي كلها تتضمن نوعًا من الوهم أو الارتباك. |
| Hayal gücünün bir nevi tecriti hâline gelmesi gerçeği dışında. | TED | باستثناء حقيقة أنها تصبح نوعًا من تنحية الخيال. |
| Ve düşünüyorum da bu aslında Bir çeşit sınırsız güzellik yaratacak. | TED | وأعتقد أن هذا في الحقيقة سينشيء نوعًا من الجمال اللامحدود |
| Bir çeşit doğal ılımlılık geliştirmiş oluyoruz böylece içimizdeki hislerimizi hapsetmek kolaylaşıyor. | Open Subtitles | نمى بيننا نوعًا من الحياء الطبيعي بحيث يمنعنا نحن الإثنان من تعرية دواخلنا. |
| Bir çeşit termo-optic kullanıyor. | Open Subtitles | إنّه مرتدٍ حتّى نوعًا من التمويه الحراري البصري. |
| pekala, ben Bir çeşit ineksi* kaltak değilim. | Open Subtitles | أنا لستُ نوعًا من تلك الساقطات المعتوهات |
| Orta çağ ilimleri uzmanı değilim fakat... hanedan ailesine ait Bir çeşit sembol gibi. | Open Subtitles | لستُ باحثًا متعمق بالقرون الوسطي لكنه شعار عائلي نوعًا من الرموز |
| Böyle göreve gitmeye devam edeceksen sana Bir çeşit... | Open Subtitles | طالما ستتابع الخروج للميدان، فعلينا أن نصمم لك نوعًا من |
| Geminin bilgisayarı yakın bir zamanda Bir çeşit güvenlik protokolüne geçirilmiş. | Open Subtitles | إذ أنّ حاسوب السّفينة بدأ نوعًا من إجراءات الحماية لتوّه. |
| Çok iyi hareket ettik, anti maddeyi ve... Bir çeşit süpersicim titreşim izini geçtik | Open Subtitles | إنه بعيد كلَّ البعد عن المادة المضادة ويُتاخِم نوعًا من بصمات رنين الأوتار الفائقة. |
| Babamız ve meslektaşlarının çoğu bir tür iletim sergiliyorlardı. | TED | أبدى والدي والعديد من زملائه نوعًا من الإرسال وعدم الاستقبال |
| Koralin alg bir tür mor boya çıkarır. | TED | تضع الطحالب المرجانية نوعًا من الطلاء البنفسجي. |
| Tüm bunları dinlerken ve düşünürken, Amerikalı kızlar üzerinde bir tür psikolojik klitoridektomi sergilediğimizi fark ettim. | TED | الإستماع إلى كل هذا والتفكير حوله بدأتُ أدركُ أننا نجري نوعًا من استئصال البظر النفسي للفتيات الأمريكيات |
| Fleming bu gizemli olayı incelerken küfün, bakteriyi öldüren bir tür bileşim gizlediğini fark etti. | TED | بدراسة هذه الظاهرة الغريبة، أدرك فلمنغ أن العفن كان يخفي نوعًا من المركبات كان يقتل البكتيريا. |
| Kilolu, uzun sakallı ve bir tür beyzbol şapkası varmış. | Open Subtitles | لا، ثقيل الوزن، ذو لحية ثقيلة يرتدي نوعًا من القبعات الرياضية هذا رائع |
| Saklanmak, ilk patlak verenler için bir tür hayatta kalma iç güdüsü olmuştur. | Open Subtitles | الإختباء أصبح نوعًا من النجاة لهؤلاء الخوارق الأوائل |
| Ve onları bir nevi okyanus dalgası gibi hayal edebilirsiniz. | Open Subtitles | ويمكنكم اعتبارها نوعًا من الموجات في محيط |