| Federal değil, sizlerden hızlı silah çeken sessiz bir çocuk. | Open Subtitles | ليس كذلك , إنه مجرد فتى هادىء سيقتلكم جميعا ً |
| - Öğrenmek istiyorum. - Biliyorum. sessiz bir yere gideriz. | Open Subtitles | ـ أعرف, سنذهب إلى مكان هادىء ـ لنذهب إلى السيارة |
| Onlar tam olarak öten uzayın sesidir, ve günün sonunda birleşerek ve sesleri azalarak tek bir dönen, sessiz kara deliğe indirgenirken bu kara deliklerden ışık hızında dışarı çıkacak. | TED | إنها أصوات رنين الفضاء، و سترحل عن الثقب السوداء بسرعة الضوء و هي تتقارب لتتحد في ثقب أسود هادىء عند نهاية اليوم. |
| sakin olmanızı ve aynen konuştuğumuz gibi hareket etmenizi istiyorum. | Open Subtitles | اريدك ان تكون هادىء و تفعل ما تكلمنا عنة مسبقا. |
| Anlamı, mutluluğu ve acıyı eşit gören korku ve öfkeden yoksun, sakin zihinli olan insana bilge insan denir. | Open Subtitles | معناها ، الشخص الذي تتساوى عنده ..السعادة والحــزن ..ويخلو من الغضب والخوف ، لديه عقل هادىء يسمى شخص متعــلم |
| Ben sakinim zaten. Bağırıp duran sensin. | Open Subtitles | أنا هادىء أنتى من كنتى تتصرفين بحماقه |
| sessizce ve yavaş yavaş adanın içine doğru ilerleyeceğiz. | Open Subtitles | حسناً يا رجال. إننا نتقدم بشكل هادىء جداً داخل البلاد. |
| Arbiter, oldukça sessizsin, aklını meşgul eden nedir? | Open Subtitles | ابسا. انت دائما هادىء ما المشلكه التى تجعلك هكذا |
| Normalin üzerinde zekaya sahip, okuma ve yazma biliyor, sessiz, sakin ve kibar bir görünüm sergiliyor." | Open Subtitles | رغم أنه عالي الذكاء ويستطيع القراءة والكتابة هادىء ولطيف كأنما لديه مُرشِح في عقله |
| İçinde hiç acı olmayan sessiz ve dingin bir dünya bulduk. | Open Subtitles | وجدنا عالم هادىء و سكان لا يوجد فيه الألم |
| Biz, sessiz bir akşam geçiren, ...üç yaşlı bayanız! | Open Subtitles | نحن فقط ثلاث سيدات ثلاث سيدات كبيرة السن يقضون ليل هادىء فى البيت |
| Çocuklar uyudu, ev sessiz. Bu çok değerli bir zaman. | Open Subtitles | لقد نام الأطفال, والمنزل هادىء انه وقت الرفاهية |
| Seni çölde, sessiz sakin bir yere, gezintiye çıkartacaktır. | Open Subtitles | ستذهبون فى جولة وستأخذك إلى الصحراء, إلى مكان هادىء |
| Neden şirin, sessiz, küçük bir lokantaya gidip kutlamıyoruz? | Open Subtitles | لمَ لا نذهب إلى مطعم هادىء ولطيف لنحتفل؟ |
| Neden ünlü, güzel sessiz ve küçük bir restorana gitmiyoruz? | Open Subtitles | لمَ لا نذهب إلى مطعم هادىء ولطيف لنحتفل؟ |
| Yakın ailemiz iyi arkadaşlarımız, sakin bir mahallemiz vardı. | TED | وكنا عائلة مترابطة وكنا نملك اصدقاء رائعين .. وشارع هادىء |
| Hep kalabalık barlara gittim asıl istediğim arkadaşlarımla sakin bir akşam yemeği yemek olmasına rağmen. | TED | وكنت أحاول دوماً الذهاب إلى الحانات المزدحمة بينما كانت رغبتي حينها أن أحصل على عشاء هادىء مع أصدقائي. |
| Biz de diğerleriyle birlikte çıkıp sakin bir akşam yemeği yiyebiliriz ya da kalırız. | Open Subtitles | يكمننا الرحيل مع الآخرين , ونحصل على عشاء هادىء , أو نبقى |
| Tarla olabilir gibi. sakin kal. | Open Subtitles | حقلاً حسناً يبدو جيداً بالنسبه لى أبقى هادىء الأن |
| hayir, her zaman sakinim Anlasacagim onla | Open Subtitles | كلاّ، كُلّ شيء هادىء سأتعامل معه |
| Beni sessizce bir duvara asmak istiyorsun... ve Bu yapay bir dekorun bir parçası oluyor! | Open Subtitles | وتريد تعليقى على حائط هادىء حتى أصبح جزء من الديكور |
| Kızgın ve sessizsin. Bu kesinlikle en iyi-- | Open Subtitles | يا للهول, غاضب و هادىء, هذا أفضل نوع |
| Yani 25 yıldır gazetemi sakince okuyabildiğim tek sabah bu sabah. | Open Subtitles | أول يوم لي منذ 25 سنة أقرأ به الصحيفة بشكل هادىء |
| Sadece Soğukkanlı ve mantıklı bir adam böyle bir macerayı tasarlayabilirdi. | Open Subtitles | رجل هادىء منطقى فقط هو من قد يخطط لمثل هذا الأمر |
| Burası Mays Gilliam'sız Beyaz Saray. huzur verici, değil mi? | Open Subtitles | هذا هو ألبيت ألأبيض بدون ميز جيليم ,هادىء أليس كذالك |