| Frank, şimdi hayat dersleri verme zamanı değil, tamam mı? | Open Subtitles | فرانك .. هذا ليس وقت تشرح لنا فيه دروس الحياة |
| Zaman duvar inşa etme zamanı değil, zaman duvarları boyama zamanı. | TED | هذا ليس وقت بناء الجدران، هذا هو وقت البدء في طلاء الجدران. |
| Eski günleri anmanın sırası değil. | Open Subtitles | ولكنك حطمت لي شيري. هذا ليس وقت الغوص في الذكريات. |
| Tartışmak için zaman yok. Birleşmeliyiz | Open Subtitles | هذا ليس وقت الخِلاف ، أليس من المُفترض أن نتجمع سوياً ؟ |
| Patrick dalga geçmenin vakti değil. Yapılacak çok iş var. | Open Subtitles | باتريك، هذا ليس وقت الخداع لدي الكثير لأتعامل معه |
| Aslında bu benim için iyi bir zaman değil. Çalışmanın ortasındayım. | Open Subtitles | بصراحة, هذا ليس وقت جيد بالنسبة لى انا بمنتصف بعض الاعمال |
| Çocukları almak zorundayım ve telefon için münasip bir an değil. | Open Subtitles | يجب أن أخرج مع الولد و هذا ليس وقت جيد للتحدث في الهاتف |
| Resmimizi çektirecek vaktimiz yok! | Open Subtitles | هذا ليس وقت صورنا في الصحافة والتبهرج، هذه مسألة حياة وموت |
| Oyun oynama zamanı değil. Büyük bir buluşun eşiğindeyiz. | Open Subtitles | هذا ليس وقت للعب نحن سنقوم بعمل إنجاز كبير |
| Politik davranma zamanı değil, sıcak savaş zamanı. | Open Subtitles | هذا ليس وقت إتخاذ موقف سياسي من طلقات النار أيها المقدام |
| - Hiç zamanı değil. | Open Subtitles | هذا ليس وقت مناسب هل الأمر هام؟ . . أنظر يا أبي، أريد فقط |
| Bu zor ve hızlıca karar vermenin zamanı değil. | Open Subtitles | هذا ليس وقت لفعلها بصعوبة وقرارات سريعة، |
| Şimdi paniklemenin zamanı değil. O serserilerin de bekledikleri bu zaten. | Open Subtitles | هذا ليس وقت للخوف هذا ما يعتمد عليه المنبوذين |
| Bu herşeyi sonuçlandırma zamanı değil. | Open Subtitles | هذا ليس وقت مناسب لتقرير اى شىء. |
| Şu anda demokrasinin sırası değil.. | Open Subtitles | في الوقت الحالي ، هذا ليس وقت الديموقراطية |
| Yapma, şimdi baba kız kaynaşmasının sırası değil. | Open Subtitles | لا, هذا ليس وقت توثيق العلاقة بين الأب و الإبنة |
| - Para istemenin sırası değil. - Hiç sırası olmaz zaten. | Open Subtitles | هذا ليس وقت للسؤال عن المال هو ليس |
| Savaşmak için zaman yok. | Open Subtitles | هذا ليس وقت العراك |
| Son istekler için zaman yok. | Open Subtitles | هذا ليس وقت طلبك الأخير |
| Dokunma. Şimdi sığınağın vakti değil. | Open Subtitles | لا تلمسني، هذا ليس وقت الملاذ الآمن |
| Hadi, Bugs. Çamaşırlarla oynama vakti değil | Open Subtitles | بربكَ يا باغز هذا ليس وقت اللعب بالغسيل |
| Hoş değil demiyorum ama şuan uygun bir zaman değil. | Open Subtitles | إنه ليس بدون سحره و لكن هذا ليس وقت مناسب |
| Bu aralar terörist olmak için hiç de uygun bir zaman değil. | Open Subtitles | هذا ليس وقت طيب الّذي سيكون إرهابي، مانولا. |
| Çocukları almak zorundayım ve telefon için münasip bir an değil. | Open Subtitles | يجب أن أخرج مع الولد و هذا ليس وقت جيد للتحدث في الهاتف |
| Daniel, şaka yapacak vaktimiz yok. Mr. Cissé 10 dakika içinde Vélodrome'da olmak zorunda. | Open Subtitles | دانيال هذا ليس وقت المزاح هذا سى سى ويجب ان يكون فى الملعب بعد 8 دقائق. |