| O zaman hiç birinizin yaşaması için bir sebep de yok. Var mı? | Open Subtitles | حسنا، لم يعد هناك داعٍ لبقائكم أحياء |
| Bak, sen benim çocuğum değilsin, yani bunu söylemem için bir sebep yok ama senfoni orkestrası konserlerine sevsem de sevmesem de bayağı bir gidiyorum ve senin yetenekli olduğuna eminim. | Open Subtitles | أتدرين، أنتِ لستِ ابنتي، لذا ليس هناك داعٍ لقول هذا لكني أذهب للسمفونية كثيرًا، سواءً أعجبتني أم لا، وأنا على يقين بأنكِ موهوبة. |
| Korkmak için bir sebep yok. | Open Subtitles | ليس هناك داعٍ للخوف |
| O zaman endişelenecek bir şeyin yok ve bana nasıl kalabileceğimi söylemelisin. | Open Subtitles | إذن ليس هناك داعٍ للقلق وعليك أن تخبرني بما عليّ فعله حتّى أبقى هنا |
| Onlara endişelenecek bir şey olmadığını söle. | Open Subtitles | أخبريهم أنه ليس هناك داعٍ |
| Gereksiz yere acı çekilmesine gerek yok. | Open Subtitles | ليس هناك داعٍ لمعاناة لا ضرورة لها. |
| Gereksiz yere acı çekilmesine gerek yok. | Open Subtitles | ليس هناك داعٍ لمعاناة لا ضرورة لها |
| Götürmek için bir sebep yoktu. | Open Subtitles | لم يكن هناك داعٍ لذلك. |
| Şüphelenmesi için bir sebep yok. | Open Subtitles | -ليس هناك داعٍ ليرتاب . |
| Onlara endişelenecek bir şey olmadığını söyle. | Open Subtitles | أخبريهم أنه ليس هناك داعٍ |