| Orada bir ışık var. Oraya gidip, nereden geldiğine bakmayı düşünüyorum. | Open Subtitles | هناك ضوء فى البعد وسوف اقود الى هناك لأكتشف اين نحن |
| Duvarın tırmanacağın yerinde sürekli hareket eden bir ışık var. | Open Subtitles | هناك ضوء كشاف يتحرك على الجدار حيث ستتسلقون. |
| İleride bir ışık var. Belki oradan Çıkabiliriz. Gidelim. | Open Subtitles | هناك ضوء أمامنا ربما يمكن أن نخرج من ذاك الطريق دعنا نذهب |
| Işık falan var. | Open Subtitles | . هناك ضوء , أو شيئ من هذا القبيل . هيا , لنذهب |
| "Ama sonra, bir mucize! Tünelin sonunda ışık vardı." | Open Subtitles | ولكن حدث معجزة كان هناك ضوء في نهاية النفق |
| İnanç mı? İnanç görebilecek kadar aydınlık ama kör edecek kadar karanlıktır. | Open Subtitles | بالكاد هناك ضوء في الإيمان يكفي لترى ولكن الظُلمة كافية كي تعميكَ |
| Yüzünde parlayan güzel bir nur var. | Open Subtitles | هناك ضوء عظيم يسطع من وجهك يا موسى |
| Küçük odada bir ışık var, adam oraya girer. | Open Subtitles | هناك ضوء في الغرفه الصغرى وهو يذهب لهناك |
| Ama hayatımıza devam etmek zorundayız ve içinde hâlâ bir ışık var. | Open Subtitles | لكن علينا متابعة حياتنا. ولايزال هناك ضوء بداخلك. |
| En karanlık canlıların iç kısımlarında bile güzel bir ışık var. | Open Subtitles | حتى من أمعاء أحلك الكائنات هناك ضوء جميل |
| Kapının arkasında ışık var. | Open Subtitles | هناك ضوء يأتى من وراء ذلك الباب |
| "Uzaklarda hafif bir ışık var... "dalgalara karşı bize rehberlik eden. | Open Subtitles | "في مكان ما، هناك ضوء بعيد يدلنا على الطريق في هذا الممر المائي الصخري |
| Bilmiyorum tünelin sonunda ışık var gibi. | Open Subtitles | لاأعرف, كأن هناك ضوء في نهاية النفق |
| Bir elektrik anahtarının üstünde yanıp sönen sarı bir ışık var. | Open Subtitles | هناك ضوء أصفر وامض فوق مفتاح كهربائي |
| Işık olmadan önce tanrı ve melekleri olmadan önce hiçbir şey yok değildi. | Open Subtitles | قبل أن يكون هناك ضوء و قبل أن يكون هناك إله أو الملائكة الرؤساء لم يكن هناك لا شيئ |
| ...ve Tanrı "Işık olsun" diye buyurdu. Evet! Evet! | Open Subtitles | فقال الرب ، فليكن هناك ضوء |
| Sonra ortaya elektronik aksamla çalışan her şeyi bozan parlak bir ışık çıktı. | Open Subtitles | و عندها كان هناك ضوء ساطع و اللذي أوقف جميع الإلكترونيات عن العمل |
| Daha önce görmediğim kadar parlak bir ışık vardı. | Open Subtitles | كان هناك ضوء يلمع أكثر من أي ّ شيءٍ رأيت في حياتي. |
| İnanç, görebilecek kadar aydınlık ama kör edecek kadar karanlıktır. | Open Subtitles | بالكاد هناك ضوء في الإيمان يكفي لترى ولكن الظُلمة كافية كي تعميكَ |
| Yüzünde parlayan, güzel bir nur var. | Open Subtitles | هناك ضوء عظيم يسطع من وجهك يا موسى |
| Yazın yüksek enlemlerde daha fazla güneş ışığı olunca buz tabakaları erir. | TED | حين يكون هناك ضوء شمس أكثر في فصل الصيف في خطوط العرض القطبية، تذوب صفائح الجديد. |
| Ve sonra bir ışık belirdi. Ve sonra her şey bok oldu. | Open Subtitles | ومن ثم كان هناك ضوء, وكانتهناكتِلك... |