orada yalnız başına ölmesine izin verirsem annesi beni asla affetmez. | Open Subtitles | لن تسامحني أمّه إن تركته يموت هناك لوحده. |
- Doğu kanadındaki mutfakta çalışmıştı. Temizlik görevi için orada yalnız başınaydı. | Open Subtitles | قد إشتغل في المطبخ في الجناح الشرقي كان هناك لوحده يؤدي أعمال النظافة |
orada yalnız başınaydı. Yapacak bir işi yoktu. | Open Subtitles | كان هناك لوحده و لا شيء لديه ليقوم به |
Oraya yalnız gitmene izin veremem. | Open Subtitles | أنا لا أَستطيعُ تَرْك أنت تَذْهبُ هناك لوحده. |
Oraya yalnız gitmemeliydin. | Open Subtitles | أنت أَبَداً كان يَجِبُ أنْ يَدْخلَ هناك لوحده. |
Tüm yolculuk boyunca orada tek başına oturmalı. | Open Subtitles | أقول أنّ ندعه يسترح هناك لوحده طوال الرحلة بأكملها |
orada tek başına olmandan birazcık endişeliyiz. | Open Subtitles | {\pos(195,225)} نحن قلقون بعض الشيء بوجوده هناك لوحده |
orada yalnız başına kalacak. | Open Subtitles | سوف يكون هناك لوحده |
Olmaz, orada yalnız başına. | Open Subtitles | لا , هو في الخارج هناك لوحده |
Onu orada yalnız bırakamazdım. | Open Subtitles | لم أستطع تركه هناك لوحده. |
Darren, büyükbabanı orada yalnız bırakamayız. | Open Subtitles | دارين) لا يمككنا ترك جدك) هناك لوحده |
- Optimus orada yalnız. | Open Subtitles | -انظروا، (أوبتيموس) هناك لوحده |
- orada yalnız durmamalı. | Open Subtitles | - لا يمكن ان يكون هناك لوحده |
Sen daha iyi bir insansın, çünkü onu Oraya yalnız göndermedin. | Open Subtitles | أنت رجل أفضل، لأنّك لم ترسله إلى هناك لوحده. |
Onu Oraya yalnız mı gönderdin? | Open Subtitles | هل ارسلته الى هناك لوحده ؟ |
Bugün Enzo'nun boş günü. Gino orada tek başına. | Open Subtitles | هذا يوم إجازة (إنزو)، (جينو) هناك لوحده |